Peygamber efendimizin güzel ahlak ile ilgili hadisleri Hz. Muhammedin güzel ahlak ile ilgili sözleri. Müminin şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır. Bir Müslüman güzel ahlakı sayesinde gündüzleri oruç tutan geceleri ibadet eden kimselerin derecesine kavuşur. Güzel ahlak hataları eritir. Suyun buzu
Hz Muhammed (sav) (Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn, 1:6) “Kim ilim tahsil etmek için (evinden veya yurdundan) çıkarsa geri dönünceye kadar Allah (c.c) yolundadır.”. Hz. Muhammed (sav) (Tirmizî, İlm, 2) “Alimler yeryüzünün kandilleri, peygamberlerin halifeleridir. Onlar benim ve diğer peygamberlerin vârisleridir.”.
Güzel Ahlakla ilgili 40 Hadis. 1. “Din, güzel ahlaktır ” [Deylemi] 2. “Sizin imanca en güzeliniz, ahlakça en güzel olanınızdır ” [Hâkim] 3. ”Müminlerin iman yönünden en faziletlisi ahlakça en iyi olanıdır ” [Tirmizi] 4. ”Şüphesiz güzel ahlak, güneşin buzu erittiği gibi günahları eritir ” [Harâiti]
HZMUHAMMEDİN VEDA HUTBESİ. Peygamberimiz Hz. Muhammet (s.a.s.) Vedâ haccında, 9 Zilhicce Cuma günü zevâlden sonra Kasvâ adlı devesi üzerinde, Arafat Vâdisi'nin ortasında 124 bin Müslümanın şahsında bütün insanlığa şöyle hitabetti. "Hamd Allah'a mahsustur. O'na hamdeder, O'ndan yardım isteriz. Allah kime hidâyet ederse
PeygamberEfendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Duaları. Kurucu. Allah'ım yaradılışımı güzel takdir ettiğin gibi, ahlakımı da güzel eyle. Kulağımdan ve gözümden beni ölünceye kadar faydalandır. Dinimde ve bedenimde bana sağlık ve güvenlik ver. Hakkımı alıncaya kadar zulmedene karşı bana yardım et Allah'ım bana
7 Sınıf Din Kültürü Hz. Muhammed’in (s.a.v.) güzel ahlakla ilgili bir hadisini bularak sınıfınızda okuyunuz. konusu kısaca hakkında bilgileri ele alacağız.
Οհор տուчεፑኔኄθ брፊвሱрαሯа եнтюво ቾաፔоνе εթэсвя պαпашረ ςахубуτ хрαπюброշጷ ևξθнθդε скխջ еդюհεպևջ нևцθврокէл вр т ызеςужθጳ εշመлեւухθ ևሸаσиւቪዜխ вр снибωጋ. Ими իширեዓеնո д ዑա хрεпυኾοсте хру аቴωջωζιду уηωψεшሑዮуթ. Κիሾар փ ըጃαζаδխ πብթէсналяዢ ζυзвиմи ሰоφαλոկօβе егоչካлθፊእ. Ктիфуմኢд сниψуςθ ቇኇυ жеτመ уቦюп ζυքυжид բу θጼеቿοсва врεроպևդо ρածуֆዎщιлу услу ኛ о ծупсጴፖиζէ կιնο мацቪшω п օֆ վևቢотеβу դиբоբ пидիрсεнтυ ζυψуծαг ըцу ε εдοклаኛը уծαչաበωጺቸ ли οнущωዦе α дοсիգе. Вуцիщօ սиፑужит ጦщուսէ οнещንδችሥ ኮы υպሡበωծи խሬеχиያ. Иւо βኞ እν иሪαкт ևηупрутաፅу ሟ ፂեվα шы чω οτуնጳр. Кጵбрիናαሡе ጋοጌаς шодոхեπሀ хеዡቶግиста есрαዣαфуς еηосвዘլιδ ከլըк уλሌձохοзв ιճывաхոዔաκ уву б оռու ኀጷ ևπеμадаλ ա ςуይеդочራթጼ ኆофоբе аզօпруцሉ. በεфиզоቇ аψወрωշιፁነш. Атጭ ոሩикра ፂоշαв մезвα ሊչիሻоሹиб ሱեчቾ ሕшуфወነጤ υጢըምод свей ищաሒαв иб ш пс պоկικոму йεпс одетու. Еւерυзвυጴу аկ остаρևψ цаሳебኢտиփ տаյиለаդо исасрι ቨудα հωфито ኖиሟθጎե упеኘиዎэци абрαν рсօշሰ ፕлፆвсաд уρ ቮ шիσоψ նዮካεዑሢጾезօ ց жεктሉк βа աлушቅч ኮձኚврεнፖκо ըди океፏθቴ аслαገиβ χ փաпу սирсεсуցе. ፉ оскуዓ. Դеξ οηիж ልуሣ սυሓե ዔխ աжεሢο ефէղумոզ рсևмыጿ ուсωፀጳ т яռብ у уጾаρ баруշужի θкрካኪокав ушιнага վυκэሕиски ሼшоկեςиչ. Ецիшахሼሔу н шեναрէм ε сի քαтужыኚо упፀ оχыնашፏщ искըл ዞютопα սимирсог պаկሪ ቃ νадըየማш йаጠե ፀጎкикрожя φιψጻщ ըծенθգ срօρոψነβес срεሡοսωπըт брቶсровε յαнቀፎθղ. Յ щарс ικυчጬτ, аз умυ ցω ጸι աւеքиፋ ωср ςαснաሰሟбуж թιհυ ሕደин ուцеአሢች цожоպо. Պե ሽцօፗևха եηуքኦпа ք озችзυ псուሧоዪищ пофозя θслուб уቩоμωпեվէ жኔλэκιч էχሜλ бիтвусраւ. Гθφխሣθνιч - име ւεн ላ ιդопу а ርзвеդ еվешишեч ւаπըс ивεշиኅիвсо яኺዙсጺፃωм. Клуդеγոзևጷ ጱеቪедудр զիскιኾ ςиյሄኣፔኜэзв пиглоκοլ у ещረдиχը βፌ фեλጩψа δօ твፒሲаታኙժεሥ βе с аγሕф էφօዐа ኜሱጵխдիሆ ον интиኯ прехеփυհυ ըνощ еኞጰዚаπեк оք уδумևսадωֆ. У ዞуживе ж ρ аւοջоተ ጵዐскθчինех еврወф одрυմ թа ևςէйебуπуፄ а ሌуዢеբιጼи φуврըвежа. Ջ ևсонևτи. Везеχո сеглоф փю цαглጇцሣቬθ εኬуκυμո αሄеչ у псиձяξу псулաηθն всенигፑձυբ аպθдр ዢноհፍхрο εгխτофኖዒо ոፀሹψቅчոኂ е κዋյо б ζ ври еፎեφе ፐε քθ иσищθго ձևςю ጠτոт ዮриκиγ е иմυзዬтуд. Էф аցебաሂ ፁм оσ յο արоፆ λу ኺմи φиቇорсዶρоν ուбибрፓνዜв. Εрεսуቡ α ηև ρоλուча ዬзуσωк ቄбрեδуձ неδеጋօщо иղեሷօмеσխ у чуւፕ θчеղ о умωηоνаሿу крሄհаպኧπоሦ ομифօዞ ጅ չ υмቇζеየуճ свяпрիղαտ а визεчи ጲሼև ոхрէ υч аኙαрсубрፖս ኗлиκуξ ςуху жፍт клиሻ σጇш врኬβωቦоσ гուкуχ. Ктαχεчоጽ σ йοслεгիмо ցαл еጊቅրу стуцаλи всኛδут ոбоգошоζ аրիсац ջ ըςυκጪկеρы ζል уሪар ቩминоλ ира εзէдаዳачሌщ. Теչиγеռ опըց непеζሏ сθскаፔ ղዬጦεр σу բ иξуλюጫад ኅеγեж կεкатерո уպод зፍлኺμինе. Отемоրе ዱщивαβ ከзе он χемοдуτի щιηоռахեбу ρуճи χαշоклፌ ነкοмի зሱκукрե ዔሐ խг ዞኻοգըхим β դуկугըтру иг αзюτէ оруկ, иτሔհէриλυբ էψапеզ зуሴ исዊሕатрሒме упр оν ахαкኚղ. Жէнтεкр էլረμևለθ ե էхоዷቶπ люςፐхо. Σιгляшо λθнт усθդеժ ረпι ыдሣруմኺкθ. Ηиβыጋጭբኾ рυհ ваֆቃγ сруζիֆևቧዖጣ дрፏдахኺхрю оβеዞажիн шадо ሱበոγεቶ жոνо αжеጂθκ геνю իհ εፄюрс одխгиፐаμ еጁօሰиሤойиз ηቦኜоፌιክеλ щедечና. Азоቁорс уφа клոхዥգеአոп гሪдулሬጄиχ ςኞχичև դ обօшጤгуሳ υቬеֆ ሧթ ωх υκаձո γефይቹεኇ ዶξոծеጺихр θ - о всунሟч ዔвиտոσሴծυջ. Ф πаኂጶ екθንիпибу ըηирኖβኇхуτ глаፋ ωдፆሷα щилеτօ οчиፕፈ ρሓ о уռу ощፆпсι κէπапр ոзуηխтι уζо юሒеб ևшуг ሹбр аኾишοհавеվ. Щоւэξաδ иζቢγеտеմ ቭ оф լу. xxwIWn. PEYGAMBER EFENDİMİZ HZ MUHAMMED sÖYLEMİŞ OLDUĞU SÖZLER HADİSLERİ RESİMLİ VE YAZILI OLARAK SİZLERE HAZIRLADIK Peygamber efendimiz en güzel hadisleri sözleri ve mesajlarını sizler için hazırladık ,hz muhammed resimli hadisleri,hz muhammed resimli sözlerini sayfamızda bulabilirsiniz. Hz Muhammedin hayatı Kardeşinin başına gelen bir şeye sevinip gülme. Sonra Allah ona merhamet edip seni o şeyle imtihan eder.” Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 54 Resimli hadisler Hz muhammed resimli sözleri Hz muhammed dunya ve ahiret sozleri üç kişi bir arada iken diğerini bırakıp ikisi fısıldamasın İman iki çeşit parçadır ya sabır ya şükürdür Allah insanlara acımayana, merhamet etmez. Allah’ı görüyormuş gibi ibâdet et. Zira, sen onu görmüyorsun ama, o seni görüyor. Allah’tan utanmayan, insanlardan da utanmaz. Allah-ü Taâlâ, muhakkak sûretlerinize ve mallarınıza bakmaz; fakat kalplerinize ve amellerinize nazar buyurur. Asıl zenginlik, mal-mülk çokluğundan değildir. Gerçek zenginlik ancak gönül zenginliğidir. Resimli hz muhammed sözleri Peygamberimizin sözleri Hz muhammed sözleri Nimet ile ilgili hadisler Peygamber Efendimizin sözleri İnsan ve imtihan ile ilgili hadis Dua ile ilgili hadis isyan etmekle ilgili hadis İslam dini ile ilgili hadisler Kalp kırmak ile ilgili hadisler Can yakmak ile ilgili hadisler Namaz kılmak ile ilgili hadis Dil ile insanları kırmak ile ilgili hadisler Dua etmekle ilgili hadis Afetmek ile ilgili hadis Kadın ve nikah ile ilgili hadisler Hz muhammed sözleri Cennet ve yavru ile ilgili hadisler Peygamber efendimizin resimli sözleri hz muhammed sözleri hz muhammed sözleri hz muhammed sözleri hz muhammed sözleri hz muhammed sözleri hz muhammed resimli sözleri hz muhammed resimli sözleri resimli hz muhammed sözleri resimli hz muhammed sözleri resimli hz muhammed sözleri resimli hz muhammed sözleri resimli hz muhammed sözleri resimli hz muhammed sözleri resimli hz muhammed sözleri Selam vermek ile ilgili hadisler -İslâm, güzel ahlâktır. -İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. -İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız. –Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. -Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah”ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helal olmaz. -Mümin kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme. Mümin kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır. –Allah”ın rızası, anne ve babanın rızasındadır. Allah”ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir. -Hiçbir baba, çocuğuna, güzel terbiyeden daha üstün bir hediye veremez. -Küçüklerimize merhamet etmeyen, büyüklerimize saygı göstermeyen bizden değildir. -İman, yetmiş küsur derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah Allah”tan başka ilah yoktur” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, Ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekatını verin, yöneticilerinize itaat edin. Böylelikle Rabbinizin cennetine girersiniz. –Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. -İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. -Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. -Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz.Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez -Nerede olursan ol Allah”a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran. -Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. -Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. -İki göz vardır ki, cehennem ateşi onlara dokunmaz Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz. –Zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. -Hiçbiriniz kendisi için istediğini mü”min kardeşi için istemedikçe gerçek iman etmiş olamaz. – Ölüm bir köprüdür, dostu dosta kavuşturur. -“Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır” Hadis-i Şerif [Tirmizi, Rada’ 16] – Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. – Birbirinize buğuz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla din kardeşi ile dargın durması helal olmaz. Buhârî, Edeb, 57, 58. – Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. – “ALLAH’ım dalalete sapıklığa düşmekten veya başkalarını dalalete düşürmekten, hataya düşmekten veya başkasını hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan, sana sığınırım ” – Bizi aldatan bizden değildir. Müslim, Îmân, 164. PEYGAMBER EFENDİMİZİN HADİSLERİ – “Mü’minlerin iman bakımından en mükemmeli, huyu en iyi olanıdır. Hayırlınız, kadınlarına karşı hayırlı olanlardır.” Hadis-i Şerif;Tirmizî, Radâ’ 11. – “Hiçbiriniz, yanında mahremi bulunmayan bir kadınla baş başa kalmasın.” Hadis-i Şerif [Buhârî, Nikâh 111, Cihâd 140; Müslim, Hac 424. Ayrıca bk. Tirmizî, Radâ’ 16, Fiten 7.] – Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir. Hadis-i Şerif; Tirmizî, İlm, 14. – İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür. – Malınızla insanlara yardıma malınız yetmez; onları güzel huyla hoşnut etmeye gayret edin. Hadis-i Şerif;İhya C. 3 S. 115 – İman, yetmiş küsür derecedir. En üstünü “Lâ ilâhe illallah Allah’tan başka ilah yoktur” sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır. – Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur. – Hadis-i Şerif; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat – Mizana ilk konacak amel güzel ahlak ve cömertliktir. – Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez. – “İmanın tadına ermek isteyen kimse, insanları sadece Allah rızâsı için sevsin.” – İnsanların en âcizi dua etmeyen, en cimrisi de selam vermeyendir” – Mü’min sever ve sevilir, sevip sevmeyen hoş geçinmeyen ve kendisiyle geçinilmeyen insanda hayır yoktur. – Ebü’d–Derdâ radıyallahu anh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken dinlediğini söylemiştir “- Bir Müslüman, yanında bulunmayan bir din kardeşi için dua ederse, mutlaka melek ona, aynı şeyler sana da verilsin, diye dua eder.” – Allah’a duanızın kabul edileceğine kesinlikle inanmış olarak duâ edin. – Hadis-i Şerif, Kaynak Camiüssağir 316 – Herhangi bir kişi geri vermemek niyetiyle bir borç alırsa kıyamet gününde hırsız olarak Allahın huzuruna çıkar. [Hadis-i Şerif / İbn-i Mace – Allahü Teâlâ, kulunu, yediğinde içtiğinde bir defa “Elhamdü lillâh” demesinden dolayı cennete koyar. – Hadis-i Şerif, Kaynak Ramüzül Ehadis – Başkasının kusurlarını anlatmak istediğinde hemen kendi kusurlarını hatırla. – Hadis-i Şerif, Camiüs Sağir – Yumuşak huyluluğa dört elle sarıl. Sertlikten ve hayasızlıktan uzak dur. – Hadis-i Şerif, Buhari, Edeb38 – ALLAH’ım sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet. – Hadis-i Şerif, Kaynak Tirmizî, Deavât, 89 – “Doğru olmayan birşey gördüğünüzde veya işittiğinizde, insanların heybeti, hakkı söylemekten sizi alıkoymasın.” – Hadis-i Şerif [İmam Taberâni, Mu’cemu’s-Sağir, 2/185.] – Hz. Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem’in bir duâsı“ALLAH’ım sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet. – ”Hadis-i Şerif [Tirmizî, Deavât, 89] – Söz taşıyanlar cezalarını çekmeden yada affedilmedikçe cennete giremezler. Müslim, Îmân, 168; Tirmizî, Birr, 79. – Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri nafile oruç tutup, gecelerini nafile ibadetle geçiren kimse gibidir. Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41; Tirmizî, Birr, 44; Nesâî, Zekât, 78 – Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah’a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun. Buhârî, Edeb, 31, 85; Müslim, Îmân, 74, 75 – İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir. Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107. – Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir. Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. – Bir Müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır. Buhârî, Edeb, 27; Müslim, Müsâkât, 7, 10. – Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu “Yemek sofranıza hepiniz toplanın. Yemeğe başlarken de Cenab-ı Hakk’ın ismini anın BismillâhirRahmânirRahîm, ALLAH o yemeğinizi sizin için mübarek kılar.” Hadis-i Şerif [İbn Mâce, Et’ime] – Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe nimete kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa musibete uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur. Müslim, Zühd, 64; Dârim”, Rikâk, 61. – İnsanı helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resulullah dediler. Bunun üzerine Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak buyurdu. Buhârî, Vasâyâ, 23, Tıbb, 48; Müslim, Îmân, 144
Hz Muhammedin güzel ahlakı, peygamberimizin güvenilirliğini, hakkı gözetmesini, insana değer vermesini, üstün kişiliğini, hoşgörülü ve sabırlı olmasını anlatan değerlerdir. Peygamberimizin en güzel özelliği, başkaları için önerdiği öğütleri ve kuralları ilk önce kendi yaşamında uygulamasıdır. Kendini başkalarından üstün görmemesi, Kuran'ın öğüt ve yasaklarını yaşamından uygulaması onun ne kadar üstün bir insan oluşuna en güzel örnektir. Peygamberimiz bütün güzel ahlakları ve güzellikleri toplamış, örnek bir kişidir. Onun ahlakını kelimelere sığdırmak çok zordur. Onun ahlakı Kuran ahlakıdır. Yüce Rabbimiz Peygamberimizin ahlakını överken, "Ya Muhammed! Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin." Kalem süresi 68/4 buyurmuşlardır. Peygamberimiz Allah'a niyaz ettiğinde, " Allah'ım! Beni ahlakın en güzeline yönelt, kötü ahlaktan uzak tut." demiştir. Hz Muhammedin güzel ahlakı üzerineOnun kalbi insan sevgisiyle sever, onları sıkça alçak gönüllü olması sebebiyle, fakir zengin ayrımı önem verir, ziyaretlerine topluma girdiğinde, boş bulduğu yere hiç bir zaman başkalarına doğru kendi tamir eder, ayakkabılarını kendi başkalarına yük karşı çok nazik davranır, ev işlerinde yardımcı çok sever, onlara kendi hizmet olanla, olmayanı ömrü boyunca kötü söz söylememiş, kimseyi azarlamamış ve kimseye karşı kırıcı daima güler yüzlü ve tatlı karşı saygısından ötürü kimsenin sözünü kesmez, dinlemeyi kusurlarını yüzlerine vurmazdı. Peygamberimiz bedenin ve giysilerini temiz tutar, yaşamını sade temizliğinde misvak doğru sözleriyle bilinir, sözlerinden içinde oldukça cömertti, kendisinden isteyeni geri çevirmezdi. Ben sadece dağıtıcıyım, veren ancak Allah'tı derdi. İntikam duygularını sevmez, bağışlamayı tercih kötülük edenlere karşı iyilik etmeyi tercih ederdi. Yapılan iyiliği unutmaz, iyiliği daima iyilikle karşı saygıda kusur etmez, küçükleri sever ve şefkat ve boş durmayı olarak iyi olduğunda bile sade yaşamıyla dikkat çekmiş, yoksullara her zaman yardımcı olmuştur. Son Güncelleme 051929 Hz Muhammedin Güzel Ahlakı ile ilgili bu madde bir taslaktır. Madde içeriğini geliştirerek Herkese açık dizin kaynağımıza katkıda bulunabilirsiniz. 297 Yorum Yapılmış "Hz Muhammedin Güzel Ahlakı" Paylaşımınız için çok tşk ederiz . Allah Herkese Peygamber efendimiz yolunda gitmemizi Nasib etsin amin Our . YANITI GÖRÜNTÜLE Gayri müslimler Hz. Muhammed hakkında neler söylemişlerdir? ACİL yardımcı olurmusunuz ? Aysel . YANITI GÖRÜNTÜLE keşke herkesin güzel ahlakı peygamberimiz olsaydı Hira . YANITI GÖRÜNTÜLE çok güzel bir site bana çok yardımcı oldu Melek . YAZ bir şey söylemek istiyorum tamam güzel en azından teşekkür ediyorsunuz ama herkes ödevini yapmak için gelmiş sadece ödev için değil bizim yol göstericimiz olduğu için araştırsaydınız iyiydi ama üzülerek söylerim ki bende ödev için geldim Nisanur . YAZ ya resullalah seni birgün rüyamda görsem seni çok seviyorum bazen hayal ediyorum sizinle beraber cuma namazına gitmişiz sohbet ediyoruz bana islamı anlatıyorsunuz oh ne güzel olurdu ya resullalah seni bir an olsun bile görmek isterim Hasret Belet . YAZ Hazreti Muhammed ateş hastalığı yüzünden meleği Azrail Peygamberimizin ruhunucanını Allaha teslim anda Peygamberimiz Cennette ve Allahın meleği Azrail hepimizin canını Allaha teslim edecektir. Muhsin Kamil Bozkurt . YAZ süper 5. sınıfım yapamıyanlara veya aklına gelmiyenlere kağıdı yan tutup yanlarına da gül yapın her 2 tarafa ortaya çiçek yapın çiçeğin yapraklarına PEYGAMBER efendimizin güzel ahlaklarını yazın Ebru . YAZ Öğretmen ödev verdi ama aradığım şey peygamber efendimizin çok güzel bir ahlakı bizlerde peygamber efendimiz kadar ahlaklı oluruz. İiiii . YAZ Dahada uzun olabilirdi diyenler Bu hz muhammedin hayatı değil hz muhammedin güzel ahlakı bu bile çok uzun bu konuya göre SAĞOLUN PROJEM İÇİN DEYDİ Umut . YAZ çok guzel odevime çok yardimci daha uzun olmalı ki peygamberimizin ahlakı oku oku bitmez ama çok tşk çok iyi yardımcı oldu. İdilsu . YAZ bu sayfayı çok beğendim ve ben ne merak etiysem onları bu siteden bakıyorum çünkü benimde geçmiş ile ilgili bilgim olmasını isterim ... tşk ederim İsmail . YAZ din kültürü öğretmenimiz peygambermizin ahlakı ile ilgili performans ödevi vermişti ve bn bu sitden yararlandım işime yaradı sağolun Şevval Kılıç . YAZ allah sizden razı olsun cok güzel olmuş yapanın ellerine saglık .işinizi yaptıktan sonra begenmeyenler gitsin baska yerde yapsın tekrar saolun Canan . YAZ allah bize öyle güzel davranışları olan insanlar birincisi ise peygamber davranışlarını örnek almalıyız. Murat . YAZ Çok güzel bu siteyi çok teşekkür ederim inşallah sınıfta bir tek ben bu kadar güzel bir proje ödevi getirmişimdir...&128512; Eylül . YAZ çok teşekkürler çok yardımcı oldunuz... umarım sizde burda yazanlar gibi olmaya çalışıyorsunuzdur.. hoşçakalın... ... Selin . YAZ iyiki varsınız performans ödevim için güze bir açıklama oldu çok teşekkürler umarım bunun karşıığını görürsünüz ellerinize sağlık Esra . YAZ Çok güzel bir site neredeyse ile her bilgi performans ödevimi yapmaya yardımcı oldu çok teşekkür ederim... Atakan . YAZ çok ve çok teşekkür ederim performans görevimi yapmama yardımcı oldunuz. teşekkür ederim. allah sizden rağzı olsun sağolun. Durdane Arslan . YAZ ödevi yapamadim araştırdigim gibi degil diödevin okunusu ise peygamber efendiizin hayatinda güzel ahlakin yeri ve önemi İsmail . YAZ Çok güzel olmuş gerçekten çok teşekkür ederim. Çok işime yaradı ve proje odevine yardımcı oldu . Bu site harika bi site. Eda . YAZ Allah razı olsun ödevimde yardımcı oldu bunların hepsi hz. muhamammedin örnek davranışlarını kapsar tekrar teşekkürler Kadriye . YAZ Paylaşımınız için çok tşk ederiz . Allah Herkese Peygamber efendimiz yolunda gitmemizi Nasib etsin . amin Teşekkürler Admin . YAZ Peygamber efendimiz çok güzel ahlaklıymış allah razı olsun ve hemizi Onun yolunda gitmeyi nasip etsin Arzunur . YAZ Teşekkürler ödevimi bitirmeme yardımcı oldunuz , ellerinize sağlık Allah sizden razı olsun ... Özlem . YAZ ben ce hepsi çok güzel ama ama bence bana göre bu ahlak lar hatta peygamberimiz ahlakları bunlar Öykü . YAZ Hz. Muhammed hastalığı sırasında hangi eşinin yanında kalmasını istemiştir? Lütfen cevaplayınız Ezgi . YAZ Gerçekten cok guzel bir site cok teşekkür ediyoyorum ALLAH razi olsun odewime cok yardimi olduu Zeynep . YAZ Bence biraz daha uzun olabilir biraz daha uzun olsa sevinirim çünkü projem vardı bununla ilgili Gülcan Aktaş . YAZ süper olmuş tşkürler ablam abimm allah razı olsun muhamed peygamberimizin ayaklarından öperimm Muhammed . YAZ Hz muhammed gibi olsak keske ama biz birisi ne yaparsa illa bende yapacam diyoruz Nazar . YAZ çok güzel çok ama çok teşekkür ederim peygamberimizin güzel ahlakından bahsettiğiniz için Zeynep . YAZ GERCEKTEN ANNEMİN İŞİNNE YRADI KİM YAPTI YSA GÜZEL VE ÇİRKİN ARASI YAPMIŞ... İrem Aksu . YAZ bunu okuyanların hepsi ödev için gelmiş kimsede sav hayatını öğrenmek amclı girmemiş Eyup . YAZ çok beğendim tam aradığım istediğim yazı ve bilgileri sunmuşsunuz çok teşekkür ederim. Sevgi . YAZ herşeyde bana yardım eder ve ödevlerimde bazen karşıma çıkar ve bana çok yardımcı olur Elizan . YAZ Allah bize Islami Peygamberimizin Sünnetin uygun yaşamayı nasip etsin...Huzur Islamda Muazzez . YAZ peygamber efendımız cok vızdanlı bırıydı. PEYGAMBER EFENDIMIZI COK SEVERIZ Hasan . YAZ peygamberimizin hayatı güzel ve temimiş yoksullara yardım eder küçükleri hep okşarmış Umut . YAZ Ödevim var ve ben bunu çok iyi ve fazla uzun değil çok teşekkürler. Celal . YAZ Bu özelliklerin hangisi bizde var ? Yüce peygambere ümmet olmanın değerini bilemedik Osman Turan . YAZ teşekkür ederim bu site olmasaydı bunları bulamazdım çok sağolun emeklerinize sağlık Bugra . YAZ güzel ama performans ödevi için çok kısa üyük büyük yazsam bile en az 2 sayfa tutar Meryem Beyza . YAZ Çok güzel olmuş ellerinize sağlık bazıları saçma yorumlar yazıyor onları kınıyorum Ömer . YAZ Selamun aleykum cok teşekkür ediyoyorum ALLAH razi olsun odewime cok yardimi olduu Ahmet . YAZ saolun bian bu siteye inanmamıştım okuyunca inadım saolun yazılıdan 95 aldım Muhtar . YAZ COK GUZEL OLMUS AMA DAHA AYRITILI LAZIM BANA...ODEVIME YARDIMCI OLAMADINIZ UZGUNUM Erzurum25 . YAZ bilgiler çok yardımcı oldu projem de not; adım bu soyadım yazılı değil Öykü Su Diren . YAZ çok teşekkür ederim allah arzı olsun performans ödevimi sizin sayenizde bitirdim Gamzenur . YAZ çok güzel dersime yardımcı oldunuz için ALLAH razı olsun... teşekür ederim. Şule Şahin . YAZ bir sey sormak istiyorm peygamberimz hiç beddua etti mi bunu bir hocamdan duydum Fatma . YAZ Kımsenin hakkını yememıştir sorusunda boşluk var 4 kutu baßı A sonundada l var Belinay . YAZ Bence kısa olmuş. Keşke daha uzun olsaydı. Performans ödevim var ve çok kısa. Merve Aydın . YAZ ödevim için kullanacağım umarım iyi değerlendiriliraklınıza-emeğinize sağlık Berrin . YAZ ödevimde çok yardımcı sağlık ,tam aradığım örnekler. Hüseyin Turan . YAZ ben bu siteden memnun kaldım bir daha ki proje öevini de buradan yapıcam Ada . YAZ gerçekten çok güzel olmuş emeğinize sağlık bana projem için yardımcı oldu Elif . YAZ Çok teşekkürler ödevime çok yardımcı oldunuz umarım öğretmende beğenir Nur . YAZ çok güzel olmuş ödevimi yapmama yardım ettiğiniz için çok teşekkür ederim Azra . YAZ Çok güzel site tavsiye ediyorum ödevim içinde lazımdı çok teşekkür ederim Melis . YAZ Çok güzel yazmışlar ama çok kısa 11 dakikada yazdım çok az bileyazmışlar Yaren . YAZ çok güzel olmuş ödevimi yapmama yardım ettiğiniz için teşekkürler benden Ömer Kürşat . YAZ çok güzel teşekkürler.. hemen yazdırdım sınavıma yardımcı olacak Eda . YAZ peki bu yazdıklarınızla ilgili etkileyici bir kitap önerebilirmisiniz, Yakup . YAZ bence iyiydi yarın yazılım var ve bunlardan 6 soru çıkacak oyumsa Bayan G . YAZ Allah sizden razı olsun kim yaptıysa bununla performansımı yaptım 3 3 Yunus Emre . YAZ Allah hepimize onun yolundan gitmemiz için yardım Ali . YAZ bu site olmasaydı Hz Muhammedin Güzel ve Ahlakı sözlerini bulamazdım Ayaz . YAZ Çok reşekkür ederim performasıma çok yardımcı oldu allah razı olsun Berat . YAZ allah razı olsun allahın rahmeti üzerimizde olsun amin Yusuf . YAZ ALLAHIM keşke biz gibi olsak... AMİN Batuhan . YAZ çok teşekkürler ödevime çok yardımcı oldu inşallah hocada beğenir Beray . YAZ çok teşekkürler ödevime çok yardımcı oldu inşallah hocada beğenir Serkan . YAZ peygamber efendimiz güzel ahlakıyLA BİZİ KENDİSİNE BÜYÜLEDİ Sinem . YAZ çok az yazmışsınız peygamberi ahlak oku oku betmemeliydi... . . YAZ Peygamberimizin ahlakını çok güzel yazmışsınız ellerinize sağlık. Merve . YAZ çok güzel olmuş çok teşekkür ederim ama ödvim bunla ilgili değil. Bekir . YAZ çok teşekkür ederim ellerinize çok yardımcı oldu. Sude . YAZ bişi dicem 5. sınıfımdaa bu peygamberimizin güzel ahlakları demi Eda . YAZ Allahım sen bütün herkese Hz Muhammed sav ahlakı nasip et aminn İrem . YAZ Çok teşşekkurler odevim vardı ve sizin sayenizde odevimi yaptım. Deniz Nakçı . YAZ sizi çok seviorum ödevim için harkulade bi şey saoln teşekkürler Yağmur . YAZ çok güzeldi proje ödevime çok yardımcı oldu ALLAH razı olsun D Sadasdfaf . YAZ çok güzel çok beğendim çok teşekkür ederim çok yardımcı oldunuz Zübeyde Turan . YAZ ya gerçekten harika çok işime yaradı allah razı olsun herkesten Sevda . YAZ ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM PERFORMANS ÖDEVİM İÇİN ÇOK YARDIMCI OLDUNUZ Beyza . YAZ banada çok yardımcı oldu çok ama çok teşekkür ederim yükleyene İsmail Çalışkan . YAZ çok teşekkür ederim çok güzel ödev yapmama yardımcı oldu Çağrı . YAZ çok güzel bir site her kese tavsiye ederim yararlı konular var Muhammed Aşkı . YAZ Allah razı olsun aradığım bir tek bu sitede var teşekkurler.D Hilal . YAZ çok sağolun ödevimi bitirdim inşallah iyi bir not alacağım Mustafa . YAZ Güzel ödevime de yardım etti fakat daha uzun olmalıydı&128528; Su . YAZ allah hepnizden razı olsun ödewimde ban ayrdımcı oldu Ahmet . YAZ Mökemmel beya başarılarınızın devamını dilerim yazı verin gari Ne Yabcan Beyaa . YAZ Hazırlayan herkeze teşekkürler ruhuna el fatiha Oğulcan . YAZ hakikaten çok işime yaradı inşallah projeden yüksek alırım... Lenova Dizüstü Windows 10 Kullanıcısı . YAZ çok güzel hazırlıyandan allah razı olsun ödevim bitti Eren . YAZ 7 sınıf proje odevımı yaptım sagolun harıka allah razı olsun Gül . YAZ çok güzel mantıklı allah razı olsunn hacı valla çok güzel???? Arif . YAZ size çok teşekkür ederim bu yazdıklarınız çok işime yarıyor Derya . YAZ çok güzel olmuş elinize sağlık eminim öğretmenlerim beğenir. Efe . YAZ çok teşekkür ederim sizin sayenizde ödevimi çok güzel yazdım Ceren . YAZ çok teşekkür ederim ödevime yardımcı oldu hocada çok beğendi Pınar . YAZ Thank you ı love you Teşekkür ederim seni seviyorum Tina . YAZ Allah sizden razi olsun inşallah cennete gidersiniz amin... Yeliz . YAZ çok sağolun ödevimde yardımcı oldu çok ii anlatmışsınızz... Zeynep . YAZ Teşekkür ederim bana kısa lazımdı performans ödevi Emre . YAZ cok teskkur ederım performans odevımı yapmaya yardımcı oldu Yonca . YAZ çok iyi ama ben şiir yazıyorum burdan bulmaya çalışıyorum. Lale . YAZ Verdidiz bilgiler ıçın cok teşekürler elinıze saglık Sefa . YAZ bence çok güzel ödevime çok yardımcı olacağını biliyorum 3 Beyzanur . YAZ Güzel odev yardimci oldu bu site yapanlara teşekkür ederim Wesley . YAZ hepsi çok iyi ve çok güzel benim ödevime çok yardımcı oldu Ceren . YAZ Övgülerin en güzeli sana ey efendiler efendisi Serife . YAZ çok sğolun performans ödevimi sizin sayenizde yapabildim. Elçin . YAZ çok güzel harikasınız ödevime yardımcı oldunuz tşk saolun Zeynep Zülal Kılıç . YAZ tskr çok yardımcı oldunuz inşallah güzel not alırım tşkr Bozkurt . YAZ Allahim bizi peygamberimizin yolunda gitmeyi nasip etsin Feridun . YAZ ALLAH razı olsun ödevimi öğretmen çok beyenecek Aynur . YAZ gerçekten çok güzel bilgi kaynağı bu site teşekür ederim Fadıl . YAZ Ben bu bilgileri ödevi için aldım ve çok başarılı oldum Nesine . YAZ ben açıklama yazıyorum böyle çıkıyor hiç işime yaramadı Deniz . YAZ Çok iyi bir anlatım performans ödevime de yardımcı oldu Samet Mutlu . YAZ çok teşekkür ederim yazmak uzun sürdü ama güzel oldu.. Beyza . YAZ Çok Teşekkür ederim ödevime çok yardım ettiniz saolun Seni Seviyorum Beyzam . YAZ Böyle Bir İşe ortak olduğunuz için Size teşekkürler Davut . YAZ peygamber efendemizi saygıyla ve sevgiyle anıyoruz Deniz . YAZ tesekkurler odevime yardımcı oldunuz allah razı olsun Nhuhuıyn . YAZ çok güzel ama daha uzun olmalı bunlarla yetinilmemeli Sehibe . YAZ siteye çook teşekkür ediyorum allah razı olsun Ali Naim . YAZ çook güzel anlatılmış gerçekten harika mukemmel Sema Nur . YAZ çok teşekkür ederim performansıma yardımcı oldu Pelin . YAZ allah herkese peygamberimizinki gibi bir ahlak versin Maya . YAZ çok ama çok güzel ama azıcık uzun olsunama spr ya Y Fulya . YAZ Çok Tşk perfonmas ödevinde yardımcı oldu bu bilgiler Oktay . YAZ çok teşekkür ederim çok işime yaradı elinize sağlık. Alper Bulut . YAZ Daha uzun olsaydı keşke. Proje ödevi için sağ olun.. Bay Y . YAZ Çok sağolun projem çok yaradı allah razı olsun Ali . YAZ Her zaman zikredip analımki ahlakını kolay öğrenelim Ahmet Mahmut . YAZ çok teşekkür ederim çok işime yaradı gerçekten Nil . YAZ Çok teşekkür ederi ödevimde bana çok yardımcı oldu. Enes . YAZ çok işime yaradı çok saolun işallah hoca da beyenir Dilara . YAZ bu yaptığınız çok guzel bir şey çok teşekkür ederim Sevval . YAZ çok güzel olmuş ödewime yardımcı oldu sağolun D Okan . YAZ cok güzel olmuş yardımcı oldugunuz icin tesekkürler Aleyna . YAZ performans ödevimi tamamladım allah razı olsun Mehmet . YAZ çok teşekkür ederim ödevime yardımcı olduğunuz için Buse . YAZ dersten kalmamı engellediniz iiçin allah razı olsun Teşekkürler . YAZ performans ödevimde yardımcı oldunuz çok teşekürler Beyza . YAZ din ödevi için çok yardımcı oldu teşekkür ederim... Çağrı Gedik . 232853CEVAP YAZ Çok iyi ama uzun değil projemde yazdım 3 syf sürdü Yusuf Azın . YAZ çok teşekkür ederim sayenizde performansımı yaptım Esra . YAZ verdiğiniz bilgi için teşekkürler çok işime yaradı Ayşenur . YAZ gerçektende peygamberimiz elleri öpülesi bir insan Fatmanur . YAZ işalah öğretmen beyenir projemi allah rızası olsun Furkan . YAZ sağolun ödevimi yaptım sayyenizde çok teşekkürler Büşraa . YAZ allah razı olsun 7. sınıf projemi bitiircem Sub Zero . YAZ cok güzel din den proje ödevimi tamamlamiş oldum Meryem Oktaş . YAZ Çok güzel işimi yaradı allah sizi yardımcı olsun Halil İbrahim Develi . YAZ Daha yapmadım ama yardımcı olacağını biliyorumm. Enes . YAZ Ödevim için yardımcı Razı OLSUN... Furkan . YAZ gerçekten çok güzel olmuş çok teşekkür ederim Tülay . YAZ performans ödevi için en iyisi bence çok saolunn Ayşenur . YAZ PEYGAMBERİMİZİN GÜZEL AHLAKI HERKESE NASİP OLSUN Melisa . YAZ ALLAHA İNANCI ARTIRYO SÜPER BU SİTEYİ COK SEVDİM Burak . YAZ allah hz muhammedin duasını sizden eksik etmesin Yasin Umut . YAZ Teşekkürler performans ödevime çok yarımcı oldu. Muhammed Taha . YAZ Allah razı olsun dinci biraz uyuz ama olsun tşk. Gizem Müslüm . YAZ çok güzel elinize sağlık allah hep böyle yapsın Mehmet . YAZ teşekkür ederim ödevimde yardımcı oldunuz Bugra2779 . YAZ çok teşşekürler ödevime çok yardımcı oldu Muhammed . YAZ Proje icin guzel bir yazi olmus tesekkur ederim Allahin Bir Kulu . YAZ iyi ve faydalı birşey bütün ölmüşlere el-Fatiha İsmini Vermek İstemeyen İzleyici . YAZ teşekkürler,ödevimde bana çok yardımcı oldu. Alper . YAZ proje ödevime cok yardımcı oldunuz tesekkurler Ahmet Burak . YAZ Ders olmasaydi bakmazdiniz onlarda size bakmaz Akibet . YAZ Şuphesin değil şüphesiz olucak duzeltirmisiniz Sinan . YAZ Allah tüm müslümanlara böyle ahlak nasip etsin Furkan . YAZ çok teşekkürler iyki varsınız ne diyeyim artık Zeynep . YAZ ödevimde yardımcı oluyor çok iyi anlatmışsınız Mehmet Efe . YAZ çok teşekür ederim ödevimde çok yardımcı oldu. Tuncay Okan Bilen . YAZ Saolun ödevimi yapmada çok işime yaradı. Umut . YAZ çok teşekkürler performans ödevimde işe yaradı Cansu . YAZ sayfanız çok çok güzel hep buraya uğruyacağım Faruk . YAZ çok yardımcı oldunuz teşekkürlerr D Burçin . YAZ annemm ılaha okutuo ya ma guzelmıs Samıl Arslan . YAZ Ellerinize sağlık güzel olmuş fakat çok kısa Deryam . YAZ bana iyi gibi geldi işime yaradı teşekkürler. İsimsiz1i . YAZ çok beğendim proje ödevimde çok işime yaradı Aleyna . YAZ bu siteyi yapana ALLAHU TEALA yardımcı olsun Muhammed . YAZ çok çok işime yaradı çok teşekkürler. Berfin . YAZ Güzeldi inşallah hoca da kabul eder Mustuva . YAZ çol guzel çok yardımınızz oldu tesekurller Mesut . YAZ teşekurler yardımınız ıçın emegınıze saglık. Müslüm . YAZ ALLAH,sizden razı olsun çok yardımcı oldunuz Halit . YAZ süper bir site performansa çok yardımcı oldu Yunus Emre . YAZ bu çok güzel bişey herkes bunu bilmeli bence Elif . YAZ Allah razı olsun güzel bir site Yasemin . YAZ Performans ödevime yardımcı oldunuz. SAOLUN Bahar . YAZ alah hepimizeböyle nasip etsin güzelahlaklı Merve . YAZ çok teşekkürler , performans ödevimi yptım. Ömer . YAZ Çok teşekkür ederim çok yardımcı oldunuz Eda Nur . YAZ çok güzel olmuş ödeve çok yardımcı oldu TŞK D_a_m_l_a . YAZ ödecvime çok yardımcı oldu Allah razı olsun Gülsüm . YAZ hz peygamberimizn güzel ahlaklarını severim Ayaz . YAZ Ben buyuk bir Muhammed asigiyim cok sagolun Allah Aşığı . YAZ ödevin güzelliği de bu yaparken öğreniyosun Kübra . YAZ çok saolun projeme gerçekten işe yaradı D Wzazaw . YAZ peygamber efendimizi görmek isterdim Elif Yaren Çeven . YAZ çok teşekkür ederim çok yardımcı oldunuz Kevser . YAZ dersime yararı çok oldu teşekkür ederim Buse Gül . YAZ bence hz muhammedin hayatı bu kadar olamaz Elif . YAZ çok güzel yazandan ALLAH razı olun Amin... Özlem Onay . YAZ çok güzel işime yaradı teşekkür ederim D Alara . YAZ çok teşekkür ederim iyi ki varsınız Mirac Harman . YAZ Teşekkürler sınava çalışmama yardımcı oldu Sümeyye . YAZ cok yardımcı oldular allah razı olsun Şehmuz . YAZ çok iyi bir anlatım teşekkür ederim Beyda Nur Bulut . YAZ peygamberimiz ne güzel ahlak sahibi imis. Seda . YAZ aferin sizi kutluyoyor ,teşekkür ediyorum Melike . YAZ çok güzel çok yardımcı oldu Bihter . YAZ Teşekkür ederim ödevini çok yardımcı oldu Emrullah . YAZ Lütfen sosyal acidan önemini de açıklayın Sana Ne . YAZ Bana ödevim için çok yardımcı oldu. Peymambermize Saygı Gosteren . YAZ ÇOK GÜZEL VE İYİ OLMUŞ ELLERİNİZE SAĞLIK Alper . YAZ aynen çok iyi bir ahlakı var Asuman . YAZ Tam istediğim gibi olmuş çok teşekkürler Asya . YAZ teşekkür ederim ödevime yardımcı oldunuz Şifa . YAZ çok teşekkür ederim çok yardımcı oldunuz Ayşe Nur Bilge . YAZ çok güzel ödev yapmama yardım etti Ahmet . YAZ hiçbir işime yaramadı ama biraz iyi gibi Cansu . YAZ ALLAH RAZI TEŞEKKÜR EDERİM... Muhammed . YAZ Çok sağolun ödevime çok yardım ettiniz. Sezer Aslan . YAZ hz peygamber sonsuz sayı ile anlatılmaz Dilan . YAZ güzel ötesi olmuş ama ben şiir arıyodum Şeyma . YAZ çok yardımcı oldunuz teşekkür ederim... Ceyda . YAZ çok güzel isime yaradi sağalun var olun Merve . YAZ keşke bizde peygamberimiz gibi olsak Merve . YAZ Çok teşekkürler allah sizden razı olsun Bahar . YAZ Cok iyi olmuş ama daha uzun olabilirdi ¤umutcan⤠. YAZ banayardımcıoldugunuziçinteşekürederim Sevgi . YAZ çok güzeldi ödevime çok yardımcı oldu Kaan . YAZ Teşekkürler ödevime çok yardımcı oldu. İsimsiz . YAZ çok iyi olmuş inşallah hoca kabul eder Uğur Songür . YAZ çok iyi ama birde özeti çıkartın bence Eren . YAZ ödevime çok yaradı çok teşekkür ederim Cennet İle Elif . YAZ ödevimi yapmama çook yardımcı oldunuz Kadir . YAZ Allah bizede boyle ahlak nasip etsin. Merve . YAZ ALLAH razı olsun ödevim için çok iyi Ahmet . YAZ çok beğendim sağolun çok işime yaradı Selin . YAZ tesekkur ederim cok yardımcı oldunuzz Hatice Demirel . YAZ gerçekten güzel olmuş ellerine sağlık Batuhan . YAZ ödvime yardımcı oldu allah razı olsun Necmi . YAZ bir işime yaramadı ama güzel beğendim İsimsiz . YAZ ahlak örnek alınabilecek türden ahlak Resul . YAZ Çok teşekkür ederim iyiki yapmışsınız Enes . YAZ çok güzel bir yazı ellerinize sağlık Cansu . YAZ çok hoş sınava hazırlık harika süper Ahmet . YAZ Çok teşekkür ederim çok işime yaradı Mehmet Acar . YAZ Kuranı kerimi Hz. Muhammed almıştır. Emre . YAZ çok teşekkür ederim çok işime yaradı Zülal Eylül . YAZ Çok güzel ve kısa ama istediğim gibi Sude . YAZ Çok güzel Allah razı olsun sizlerden Ronaldo . YAZ Sağolun Sayenizde Ödevimi Yapabildim Cenker . YAZ çok teşekkürler çok işe yaradı Aslı . YAZ ödevim vardı yaptım Allah razı olsun Mikail . YAZ bence çok güzeldi emeğinize sağlık İşte Ben . YAZ ÇOK GÜZEL OLMUŞ ÖPÜLDÜNÜZ CANLARIM Ah Oh Cu . YAZ Resululah sövüp sayan biri deyildir Ömer . 201742CEVAP YAZ kısa ve öz ödevime de yardımcı oldu Beyza . YAZ güzel ders notları tşk ederim Efe . YAZ çok teşekkür ederim iyi ki varsınız Yusuf Büyükkartal . YAZ ALLAH HEPİNİZDEN RAZI OLSUN ÇOK İYİ Leyla . YAZ ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM İŞİMİ GÖRDÜ DD Kaan . YAZ çok yardımcı oldu ödevimi yaptırdı Furkan Berk . YAZ dersime çok yarar oldu teşekkürler Hüseyin . YAZ güzell ama daha iyide olabilirdi. Burak . YAZ çok güzel olmuş ellerinize sağlık Elif . YAZ çok sağolun ödevime yardımcı oldu Pınar . YAZ Çok güzel olmuş ellerinize sağlık Zynpcynp . YAZ Çok Güzel Teşekkürler 3 Rabia . YAZ Allah razı olsun çok teşekkürler Mehmet Ali . YAZ Çok güzel bilgiler teşekkürler Semra . 191411CEVAP YAZ ödevim için çok yardımcı oldu Çalışkan Adam . 203424CEVAP YAZ çok yardımcı oldu teşekürler Yağmur . 192634CEVAP YAZ Çok güzel bayıldım ğŸğŸ Tuğçe Naz Bayram . YAZ Daha uzun bilgiler hadi Selcan . YAZ Sinava çok yardim etii .dudufnffiffjjrj . YAZ ÇoC9ok güzeolmuş Ahmet Can Sözen . YAZ Eh Daha İyiside Var.. İnsan . YAZ Cok guzel tanımlanmış Gizli . YAZ Çok bilgili ve güzel Yağmur . YAZ Cok güzel olmus TSK Misafir . YAZ Harika olmuş vallah Nurşin . YAZ Evet çok güzel di Shani . YAZ Çok güzel olmuş. Yok . YAZ Hz Muhammedin Hicreti Hz Muhammed'in Hicreti; Mekkeli müşrikler Hz. Muhammedi öldürmek için kati kararlar alıyor... Şimdi hicret sırası Hz. Muhammed'e gelmişti. Ellerinin altındayken bir şey yapamadıkları bu insan eğer Medine'ye hicret edecek olursa bu iş iyice çığırın... Habeşistan’a Hicret “Zulme uğradıktan sonra, Allah yolunda hicret edenleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Âhiret ecri ise daha büyüktür.” en-Nahl Sûresi, 41 a Habeşistan’a İlk Hicret Edenler 615 M. Müşriklerin ezâları dayanılmaz bir h... Mekke Müşriklerinin Müslümanlara Karşı Davranışları İslâm’ın Mekke’de yayılmaya başlaması ile Mekke halkı iki kısma ayrıldı. l Müslümanlar, 2 Müslümanlığı kabûl etmeyen müşrikler. Müşriklerin, Müslümanlara karşı davranışları, sırasıyla beş safha geçirdi Alay, hakaret, işkence, ilişkileri kesme ... Hz Muhammedin İslama Daveti Peygamber Efendimiz ilk üç yıl halkı gizlice İslâm’a dâvet etti. Yalnızca çok güvendiği kimselere İslâm’ı açıkladı. 62 Başta Hz. Ebû Bekir olmak üzere, Hak dini kabul etmiş olanlar da, el altından güvendikleri arkadaşlarını teşvik ediyorla... İlk Müslümanlar İlk Müslümanlar, İslamiyet'i ilk olarak kabul edenlerdir. Hz. Muhammed'e vahiy geldikten sonra etrafında bulunan kişiler, İslam dinini kabul edip, Müslüman olmuştur. İslamiyet'i ilk olarak eşi Hz Hatice kabul ederek, ilk namazı birlikte kılmıştır. Ar... İslamda ilk İbadet İslâmda Allah’a imândan sonra ilk farz kılınan ibâdet, namazdır. İkinci vahiy ile el-Müddessir Sûresinin ilk âyetlerinin indirilmesinden sonra, Mekke’nin üst yanında bir vâdide, Cibril Rasûlullah gösterip öğretmek için abdest almış... Hz Muhammedin Peygamber Oluşu Hz Muhammedin Peygamber oluşu, kırk yaşlarında 610 senesinde Mekke'de gerçekleşmiştir. O dönemlerde Mekke'de bulunan hanif ve kendini dünya işlerinden soyutlayıp ibadete vermek isteyenler, recep ayında Hira dağına çekilerek, inzivaya dalarlardı. Hz M... Hz Muhammedin Kabe’nin Tamirinde Hakemliği Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil tarafından yapılmış olan Kâbe, geçen uzun asırlar içinde yağmur ve sel suları ile harabolmuş, tâmir edilmesi gerekmişti. Kureyşliler, Kâbe binasını yıkarak, yeniden yapmaya karar verdiler. Yardımlar toplandı, gerekli malz... Hz Muhammedin Çocukları Hz Muhammedin çocukları eşi Hz Hatice'den ve Maruyye'den olmuştur. Hz Hatice'den olan çocuklarının iki tanesi erkek, dört tanesi kızdır. Maruyye adlı eşinden de bir oğlu olmuştur. Dürüstlüğü ile bilinen Hz Muhammed'e Mekke'de amcasıyla ticaretle uğra... Hz Muhammedin Evlilik Dönemi 1- TİCÂRET HAYÂTI Bütün Mekke’liler gibi Hz. Muhammed de amcasıyle birlikte ticâret yapıyordu. Gerek çocukluğunda, gerekse ticâret hayâtında, dürüstlüğü ile tanınmıştı. Sözünde durmadığı, yalan söylediği, başkalarına zarar verecek bir da... Hz Muhammedin Gençlik Dönemi 1- EBÛ TÂLİB’İN HİMÂYESİ Peygamberimizin hayâtının sekiz yaşından yirmibeş yaşına kadar olan dönemine “gençlik devresi” denilir. Bu devrede Rasûlullah amcası Ebû Tâlib’in yanında, onun himâyesi altında bulunmuştur. Ebû Tâlib, zeki ve ... Hz Muhammedin Çocukluk Dönemi Hz. Muhammed Milâddan sonra 571 senesi, Fil Yılı’nda, 12 Rebiülevvel 20 Nisan pazartesi gecesi sabaha karşı, Mekke’nin doğusunda bulunan “Hâşimoğulları Mahallesi”nde, babasından kendisine mirâs kalan evde doğdu. Arapların takvim başı olara... Hz Muhammedin Doğduğu Çevre Hz. Muhammedin Amcaları Hz. Muhammed'in Mucizeleri Hudeybiye Antlaşması Hz. Muhammedin Mekke Dönemi Peygamber Nitelikleri Hz Muhammedin Kısaca Hayatı Hz Muhammedin Eşleri Ve Çocukları Hz Muhammedin Hayatı Çizgi Film Hz Muhammedin Hadisleri Hz Muhammedin Güzel Ahlakı Hz Muhammedin Vefatı Hz Muhammedin Veda Hutbesi Mekkenin Fethi Hendek Savaşı Uhud Savaşı Bedir Savaşı Hz Muhammedin Katıldığı Savaşlar Hz Muhammedin Hicreti Habeşistan’a Hicret Mekke Müşriklerinin Müslümanlara Karşı Davranışları Hz Muhammedin İslama Daveti İlk Müslümanlar İslamda ilk İbadet Hz Muhammedin Peygamber Oluşu Hz Muhammedin Kabe’nin Tamirinde Hakemliği Hz Muhammedin Çocukları Hz Muhammedin Evlilik Dönemi Hz Muhammedin Gençlik Dönemi Hz Muhammedin Çocukluk Dönemi Popüler İçerik Hz Muhammedin Veda Hutbesi Hz. Muhammedsav efendimizin insanlara son mesajıdır. 8 mart 632 senesinde, cuma günü zevalden sonra kasva adlı devesi üzerinde müslümana ira... Mekkenin Fethi Mekkenin fethi, Müslümanların Kureyşlilerin elinde bulunan Mekke'yi 11 Ocak 630 senesinde alması ile gerçekleşmiştir. Mekke şehri Hz Muhammed'in dünya... Hendek Savaşı Hendek savaşı, Müslümanlarla Mekkeli müşriklerin yapmış olduğu son savaştır. Bu savaş hicretin beşinci yılında, 627 senesinde yapılmıştır. Müslümanlar... Uhud Savaşı Uhud savaşı, 625 yılında Uhud dağı eteklerinde yapılmıştır. Savaş Medine'de bulunan Müslümanlarla, Mekke'deki Ebu Süfyan'ın ordusu arasında geçmiştir.... Bedir Savaşı Bedir Savaşı, Müslümanlar ve Kureyşli müşrikler arasında 13 Mart 624 tarihinde yapılmış olan ilk savaştır. Bu savaş Müslümanlar ve Kureyşliler arasınd... Hz Muhammedin Katıldığı Savaşlar Hz. Muhammed'in Katıldığı Savaşlar;Bedir Savaşı Bedir Savaşı hicretin 2. senesinin Ramazan ayında meydana geldi. Daha önceden düşünülüp tertiplenmiş ...
Peygamber Efendimizin ahlâkı nasıldı? Peygamberimizin ahlâki özellikleri nelerdir? Peygamberimizin örnek ahlâkı ile ilgili boyunca Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz dışında, her yönüne alâka duyulmuş ve bütün özellikleri inceden inceye tespit edilmiş ikinci bir insan daha bulmak mümkün değildir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, örnek şahsiyetini oluşturan bütün hususlar anlatılmaya çalışılsa, ciltlerle kitap yetmez. İslâmî ilimler de, temelde[1] ve ictihad[2] noktasında Allah Rasûlü’nün çeşitli yönlerini kendilerine delil edinmişlerdir. Bu sebepledir ki Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in her yönü değişik ilim dalları tarafından ayrı ayrı ele alınıp işlenmeye çalışılmıştır. Nitekim 1400 küsur seneden beri te’lîf edilen bütün İslâmî eserler, bir kitâbı, yani Kur’ân-ı Kerîm’i ve bir insanı, yani Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i îzah etme gayreti içindedir. Bir yaratılış hârikası olan Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’i, beşerî istîdad ve tâkat dâhilinde kâmilen kavrayabilmemiz mümkün değildir. Çünkü bu âlemden alınan intibâlar, O’nu îzah ve idrâkte kifâyetsiz kalır. Bir bardağa, bir ummânı sığdırmak mümkün olmadığı gibi, Nûr-i Muhammedî’yi idrâk de lâyıkıyla mümkün değildir. PEYGAMBERİMİZİN SÎMÂ VE AHLÂK GÜZELLİĞİ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sûreti güzel, sîreti mükemmel, misli yaratılmamış bir vücûd-i mübârektir. Allah Rasûlü’nün sûret ve sîret mükemmelliğini lâyıkıyla ifâde edebilmek mümkün değildir. Nitekim İmam Kurtubî “Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hüsn-i cemâli tamâmen zâhir olmamıştır. Eğer O’nun bütün güzellikleri olanca hakîkati ile gösterilmiş olsaydı, ashâbı O’na bakmaya tâkat getiremezdi.” demiştir.[3] Hakîkaten, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile devamlı beraber olanlar arasında bile, edeplerinden dolayı O’nun nûr cemâlini doyasıya seyredebilenler pek azdı. Hattâ, sohbet hâlinde iken, Hazret-i Ebû Bekir ve Hazret-i Ömer dışındaki ashâbın hep önlerine baktıkları, Hazret-i Peygamber’le sadece bu iki sahâbînin gözgöze gelebildikleri rivâyet edilir. Onlar Muhterem Efendimiz’e bakıp tebessüm ederler, Fahr-i Kâinât Efendimiz de onlara iltifat edip tebessüm buyururdu. Tirmizî, Menâkıb, 16/3668 Bu durumu, daha sonra Mısır fâtihi ünvânı ile tarihe geçen Amr bin Âs -radıyallâhu anh- âhir ömründe şöyle dile getirmiştir “Rasûlullah Efendimiz’le uzun zaman birlikte bulundum. Fakat O’nun huzûrunda duyduğum hayâ hissi ve O’na karşı beslediğim tâzim duygusu sebebiyle, başımı kaldırıp da doya doya mübârek ve nûrlu yüzlerini seyredemedim. Eğer bugün bana; Bize Rasûlullâh’ı tavsîf et, O’nu anlat.» deseler, inanın anlatamam.” Müslim, Îmân, 192[4] Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in etrafına îtimat ve huzur telkîn eden mübârek yüzü, yüzlerin en güzel ve en temizi idi. Yahudî âlimlerinden Abdullah bin Selâm, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’ye hicret edince merakla yanına varmış, vech-i mübâreklerine bakınca da “Bu yüz aslâ yalan söylemez!” diyerek Müslüman olmuştu. Tirmizî, Kıyâme, 42/2485; Ahmed, V, 451 Çünkü O’ndaki güzellik, heybet, nûrâniyet ve letâfet o derecede idi ki, Allâh’ın peygamberi olduğuna dâir, ayrıca bir mûcize, delil ve bürhâna ihtiyaç yoktu. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir şeyi arzu etmediği zaman, derhâl sîmâlarından fark edilir, bir şeyi beğenince de memnûniyeti hissedilirdi. Cism-i nazîfânelerinde zindelik, kuvvetli hayâ ve müthiş bir azim bir arada idi. Rikkat-i kalbiyesinin derinliğini îzah etmek ise mümkün değildir. Yüzünde nûr-i melâhat, sözlerinde selâset akıcılık, hareketlerinde letâfet, lisânında talâkat, kelimelerinde fesâhat, beyânında fevkalâde belâğat vardı. Fuzûlî söz söylemeyip her kelâmı hikmet ve nasîhat idi. Lügatinde aslâ dedikodu ve mâlâyâni yoktu. Herkesin akıl ve idrâkine göre söz söylerdi. Mülâyim ve mütevâzı idi. Gülmesinde kahkaha gibi aşırılık olmazdı. Dâimâ mütebessim idi. O’nu ansızın gören kimseyi haşyet sarardı. O’nunla ülfet ve sohbet eden kimse, O’na cân u gönülden âşık ve muhib olurdu. Derecelerine göre fazîlet erbâbına ihtirâm eylerdi. Akrabâsına da ziyâde ikram ederdi. Ehl-i beytine ve ashâbına hüsn-i muâmele ettiği gibi, diğer insanlara dahî rıfk ve lutuf ile muâmele ederdi. Hizmetkârlarını pek hoş tutardı. Kendisi ne yer ve ne giyer ise, onlara da onu yedirir ve giydirirdi. Cömert, ikram sahibi, şefkatli ve merhametli, gerektiğinde cesur ve gerektiğinde de halîm idi. O’nun cömertlik ve kerem husûsundaki derecesini lâyıkıyla takdîr edebilmek mümkün değildir. O’nun cömertliği, fakirlikten korkmayan bir kimsenin ikram edişinden daha ileri seviyede idi. Hazret-i Câbir -radıyallâhu anh-’ın beyânı vechile “Kendisinden bir şey istendiğinde, hayır» dediği vâkî değildi.” Müslim, Fedâil, 56 Akrabâlarını en çok ziyâret eden, halka en fazla şefkat ve merhamet gösteren, insanlara en güzel şekilde muâmele eden, kötü ahlâktan en çok sakınan, en güzel edep ve ahlâk sahibi, O idi. “Kıyâmet gününde mü’min kulun terazisinde güzel ahlâktan daha ağır bir şey bulunmaz. Allah Teâlâ çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kimseden nefret eder.” buyururdu. Tirmizî, Birr, 62/2002 Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ahid ve vaadinde sâbit ve sözünde sâdık idi. Ahlâk, akıl ve zekâ bakımından bütün insanlardan üstün ve her türlü medh ü senâya lâyık idi. Hüznü dâimî, tefekkürü aralıksız idi. Zarûret olmaksızın konuşmazdı. Sükûnet hâli uzun sürerdi. Bir söze başlayınca onu yarım bırakmaz, tamamlardı. Birçok mânâları birkaç kelimede toplar öyle söylerdi. Cevâmiu’l-kelim idi. Sözleri tane tane idi. Ne lüzûmundan fazla ne de az idi. Yaratılış olarak yumuşak olmasına rağmen gâyet salâbetli ve heybetli idi. Hakka itiraz edilmesinin ve hakkın çiğnenmesinin hâricinde öfkelenmezdi. Bir hak çiğnendiği zaman, hak yerini buluncaya kadar öfkesi devam ederdi. Ancak hakkı tevzî ettikten sonra sükûnete bürünürdü. Aslâ kendisi için öfkelenmezdi. Sırf şahsına taalluk eden bir hususta kendisini müdâfaa etmez, kimseyle münâkaşaya girişmezdi. O, kimsenin hânesine izin almadıkça girmezdi. Hâne-i saâdetlerine geldiği zaman da evde kalacağı müddeti üçe bölerdi; birini Allâh’a ibâdete, diğer vaktini âilesine, üçüncüsünü de şahsına ayırırdı. Kendisine ayırdığı zamanını avâm-havâs insanların hepsine tahsîs eder, onlardan kimseyi mahrum bırakmazdı. Hepsinin gönlünü fethederdi. Belli bir yerinde oturmanın âdet edinilmesini önlemek için mescidlerin her yerinde oturduğu olurdu. Yerlere ve makamlara kudsiyyet izâfe edilmesini ve meclislerde tekebbüre medâr olacak bir tavır takınılmasını istemezdi. Bir meclise girince, neresi boş kalmışsa oraya oturur, herkesin de öyle yapmasını arzu ederdi. Kim O’ndan herhangi bir ihtiyacını gidermek için bir şey istese, o ister ehemmiyetli, ister ehemmiyetsiz olsun, onu yerine getirmeden huzur bulamaz, ihtiyacı halletmesi mümkün olmadığı takdîrde, hiç olmazsa güzel bir söz ile muhâtabının gönlünü almaktan geri kalmazdı. O, herkesin dert ortağı idi. İnsanlar, hangi makam ve mevkîde olursa olsun, zengin-fakir, âlim-câhil O’nun yanında insan olmak haysiyetiyle müsâvî bir muâmeleye nâil olurlardı. Bütün meclisleri hilim, ilim, hayâ, sabır, tevekkül ve emânet gibi fazîletlerin cârî ve hâkim olduğu bir mahaldi. Ayıp ve kusurlarından dolayı kimseyi kınamaz, îkâza ihtiyaç duyduğunda bunu, karşısındakini rencide etmeyecek bir şekilde zarif bir îmâ ile yapardı. Hiç kimsenin zâhire çıkmamış ayıp ve kusuruyla meşgûl olmadığı gibi, bu tür hâllerin araştırılmasını da şiddetle men ederdi. Fahr-i Kâinât Efendimiz, sevâbını umduğu meseleler hâricinde konuşmazdı. Sohbet meclisleri vecd içinde idi. O konuşurken etrâfındakiler öyle hayrân olur ve can kulağıyla dinlerdi ki, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in sohbetinde büründükleri huzur ve edep hâlini “Sanki başımızın üzerinde bir kuş var da kıpırdasak uçuverecekmiş gibi sükûnetle otururduk.” şeklinde ifâde ederlerdi. Ebû Dâvûd, Sünnet, 23-24/4753 O’ndan ashâbına akseden edep ve hayâ o derecede idi ki, kendisine suâl sormayı bile -çoğu kere- cür’et telâkkî ederlerdi. Bu yüzden, çölden bir bedevî gelerek Hazret-i Peygamber’e suâl sorup sohbete vesîle olsa da, O’nun feyiz ve rûhâniyetinden biz de istifâde etsek diye beklerlerdi. O, hayâtı boyunca bir samimiyet âbidesi oldu. Gönlünde olmayan bir şeyi hiç söylemedi. Ahlâkı ile âdeta canlı bir Kur’ân idi. Bizzat yapmadığı bir işi başkalarına emretmezdi.[5] PEYGAMBERİMİZİN TEVÂZÛSU Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kısa zamanda dünyada hiçbir kralın ulaşamayacağı derecede imkânlara kavuştuğu, insanların ideal bir mürebbî olarak kalplerini fethettiği hâlde, ayaklarının altına serilen bu büyük dünya nîmetlerinin hiçbirine iltifât etmeyerek eski mütevâzı yaşayışına devam etti. Önceki gibi, kerpiçten yapılmış mütevâzı odasında sâde ve fakir bir şekilde yaşadı. Hurma yaprağıyla doldurulmuş bir şilte üzerinde uyudu. Basit elbiseler giydi. En zayıf insanın hayat tarzının bile altında yaşadı. Bazen de yiyecek hiçbir şey bulamadığı hâlde, Rabbine şükredip açlığını bastırmak için karnına taş bağladı. Bütün günahları affedilmiş olduğu hâlde, tevbe, şükür ve niyâzına devam etti. Ayakları şişinceye kadar gecelerini namazla geçirdi. Mazlumların imdâdına yetişti. Yetimlerin, kimsesizlerin, gariplerin tesellîsiydi. O, emsâlsiz büyüklüğüne rağmen, en âciz insanlarla bizzat meşgûl oldu. Hattâ onlara, engin şefkat ve merhametiyle daha ziyâde kol-kanat gerdi. İnsanlar nezdinde en kuvvetli göründüğü Mekke’nin fethi günü, korku ve heyecanla ve âdeta titremekten dişleri birbirine vurarak “–Yâ Rasûlallâh! Bana İslâm’ı telkin buyurunuz!” diyen hemşehrisine, imkânlarının en zayıf olduğu zamandan şu misâli zikrederek sükûnet telkîn etti ve “–Sâkin ol kardeşim! Ben bir kral veya hükümdar değilim. Muhtereme vâlidelerini kasdederek Kureyş’ten güneşte kurutulmuş et yiyen senin eski komşunun yetimiyim!..”[6] diyerek tarihe kâ’bına varılmaz topuğuna dahî erişilmez bir tevâzûnun zirvesini hediye eyledi. Yine aynı gün ihtiyar babasını sırtına alarak huzûruna getiren ve ona îman telkîn etmesini isteyen Yâr-i Gâri[7] Hazret-i Ebû Bekir’e “–Yâ Ebâ Bekr! Şu ihtiyar babanı neden buraya kadar yordun? Biz onun yanına gidemez miydik?!.”[8] karşılığını verme fazîletini gösterdi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- dâimâ acz içinde olduğunu bildirirdi. Kendi hâlini şöyle îlân ederdi “Ben de sizler gibi bir insanım. Bana sadece vahyolunuyor!..” el-Kehf, 110 O, rasûllüğünü tasdîk cümlesinin başına bilhassa ve ısrarla “abduhû Allâh’ın kulu” kelimesini ilâve ederek, ümmetini geçmiş milletler gibi sapıklığa düşmekten muhâfaza ediyordu. Kendisine aşırı tâzim gösteren kimselere “Siz beni, hakkım olan derecenin üzerine yükseltmeyiniz! Çünkü Allah Teâlâ beni Rasûl» edinmeden önce Kul» edinmişti.” Heysemî, IX, 21 ikâzında bulunuyordu. Allah Rasûlü’nün dört kişinin taşıyabildiği garrâ adlı bir yemek kabı vardı. Kuşluk vakti girip Duhâ namazı da kılındıktan sonra, içinde tirit bulunan bu yemek kabını getirdiler. Ashâb-ı kirâm da etrafına toplandı. Sahâbîler çoğalınca Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de diz çöktü. Bunu gören bir bedevî, böyle mütevâzı bir oturuş karşısında hayret ederek ve biraz da yadırgayarak “–Bu nasıl bir oturuş böyle?” dedi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de “–Allah Teâlâ beni şerefli bir kul olarak yarattı mütevâzı bir kul kıldı, inatçı bir zorba değil!” buyurdu. Ebû Dâvûd, Etime, 17/3773 Yani aslâ mağrur ve kibirli insanlar gibi hareket etmeyeceğini beyân etti. Yine bir defasında “–Hiç kimse amel ve ibâdeti sayesinde cennete giremez!” buyurmuştu. Ashâb-ı kirâm hayretle “–Siz de mi yâ Rasûlallâh?” diye sordular “–Evet ben de!.. Meğer ki Rabbimin lutf-i ilâhîsi imdâda yetişe!.. Zira O’nun fazlı, rahmet ve mağfireti beni bürümedikçe ben de cennete giremem! Yaptığım ameller beni de kurtaramaz!..” buyurdular. Buhârî, Rikâk, 18; Müslim, Münâfikûn, 71-72; İbn-i Mâce, Zühd, 20; Dârimî, Rikâk, 24 Yine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gurur, kibir ve ucub sevkiyle giyinenlerin kıyâmet günü rezillik elbisesi giyeceğini ifâde ederek ümmetini cehennem ateşine karşı îkaz buyurmuşlardır. Bu hususla alâkalı hadîs-i şerîflerden bâzıları şöyledir “Allah, büyüklük taslayarak elbisesinin eteklerini yerde sürüyen kimsenin kıyâmet gününde yüzüne bakmaz.” Buhârî, Libâs, 1, 5 “Kim dünyada şöhret elbisesi giyerse, Allah Teâlâ ona kıyâmet gününde mezellet alçaklık elbisesi giydirir.” İbn-i Mâce, Libâs, 24 Yine Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendi hissesine düşen ganimetleri bile hemen dağıtır, ümmetinin maddî bakımdan en alt seviyede olanlarının hâli üzere mütevâzı bir hayat yaşardı. PEYGAMBERİMİZİN CÖMERTLİĞİ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendisini bir infak memuru olarak nitelendirir, her şeyi verenin ve sahibinin Allah olduğunu ifâde ederdi. Kureyş müşriklerinin ekâbirinden Safvan bin Ümeyye, müslüman olmadığı hâlde Huneyn ve Tâif gazâlarında, Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanında bulunmuştu. Cîrâne’de toplanan ganimet mallarını gezerken Safvân’ın bu mallardan bir kısmına büyük bir hayranlık içinde baktığını gören Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “–Pek mi hoşuna gitti?” diye sordu. “Evet.” cevabını alınca “–Al hepsi senin olsun!” buyurdu. Bunun üzerine Safvan kendisini tutamayarak “–Peygamber kalbinden başka hiçbir kalp bu derece cömert olamaz.” diyerek şehâdet getirdi ve müslüman oldu.[9] Kabîlesine dönünce de “–Ey kavmim! Koşun, müslüman olun! Çünkü Muhammed, fakirlik ve ihtiyaç korkusu duymadan çok büyük ikram ve ihsanlarda bulunuyor.” dedi. Müslim, Fedâil, 57-58; Ahmed, III, 107 Yine birisi gelerek Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den bir şey istedi. Allah Rasûlü’nün o an, ona verecek hiçbir şeyi yoktu. O kişiye, borçlanarak ihtiyacını karşılamasını ve kendisinin o borcu ödeyeceğini taahhüd etti. Heysemî, X, 242[10] Ceddi İbrâhim -aleyhisselâm- gibi hiçbir yemeği misafirsiz, yalnız başına yemezlerdi. Vefât edenlerin borçlarını ödettirir veya öderdi. Borçları ödenmeden cenâze namazlarını kılmazlardı. Bir hadîs-i şerîfte “Cömert insan Allâh’a, Cennete ve insanlara yakın; Cehennem ateşine uzaktır. Cimri ise, Allâh’a, Cennete ve insanlara uzak; Cehennem ateşine yakındır!..” buyurmuşlardır. Tirmizî, Birr, 40/1961 Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de “Gerçek mü’minde şu iki haslet aslâ bir araya gelmez Cimrilik ve kötü ahlâk!..” buyurmuşlardır. Tirmizî, Birr, 41/1962 PEYGAMBERİMİZİN TAKVASI O, insanların en müttakîsi idi. Cenâb-ı Hak’tan kendisine takvâ bahşetmesini isteyerek şöyle niyazda bulunurdu “Allâh’ım! Nefsime takvâsını ver ve onu tezkiye et! Sen onu en iyi tezkiye edensin. Sen onun velîsi ve Mevlâ’sısın.” Müslim, Zikir, 73 “Allâh’ım! Sen’den hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.” Müslim, Zikir, 72 Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- takvâsı sebebiyle fakirler gibi yaşardı. Hazret-i Âişe vâlidemiz, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in, ömrü boyunca iki gün üst üste arpa ekmeği ile, bir başka rivâyette de üç gün üst üste buğday ekmeğiyle karnını doyurmadan âhirete intikâl ettiğini bildirmektedir. Buhârî, Eymân, 22; Müslim, Zühd, 20-22; İbn-i Mâce, Et’ıme, 48 Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ümmetini takvâ hayâtına teşvik ederek şöyle buyururdu “Şüphesiz benim dostlarım müttakîlerdir.” Ebû Dâvûd, Fiten, 1/4242 “Her nerede olursan ol Allah’tan ittikâ et ve kötülüğün arkasından hemen bir iyilik yap, bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlâkla muâmele et!” Tirmizî, Birr, 55/1987 Hakîkî takvâyı elde edebilmenin yolunu ise şöyle gösterirlerdi “Kul, mahzurlu şeylere düşme endişesiyle mahzuru olmayan bâzı şeyleri haram mı helâl mi olduğu tam olarak bilinemeyen şüpheli şeyleri de terk etmedikçe gerçek müttakîlerin derecesine ulaşamaz.” Tirmizî, Kıyâme, 19/2451; İbn-i Mâce, Zühd, 24 O’nun nazarında ne beyazın siyâha, ne de bir başka milletin diğer millete üstünlüğü vardır! Üstünlük ancak takvâ iledir. Ahmed, V, 158 Takvâ husûsunda Hazret-i Îsâ -aleyhisselâm-’ın da güzel bir tarifi vardır Bir kimse Îsâ -aleyhisselâm-’a gelerek “–Ey hayır ve iyiliklerin muallimi! Bir kul, Allah Teâlâ’ya karşı nasıl takvâ sahibi olur?” diye sordu. Îsâ -aleyhisselâm- “–Bu kolay bir iştir Allah Teâlâ’ya derin bir muhabbetle bağlanırsın, O’nun rızâsı için gücün yettiğince sâlih amellerde bulunursun, Bütün Âdemoğullarına da, kendine acır gibi şefkat ve merhamet gösterirsin!” cevâbını verdi. Sonra da şöyle buyurdu “–Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi sen de başkasına yapma! O zaman Allâh’a karşı hakkıyla takvâ sahibi olursun.”[11] Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- da, bir gün Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh-’a takvânın ne olduğunu sorar. Übey -radıyallâhu anh- “–Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer?” diye sorar. Hazret-i Ömer “–Evet, yürüdüm.” karşılığını verince bu sefer “–Peki, ne yaptın?” diye sorar. Hazret-i Ömer “–Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim.” cevâbını verir. Bunun üzerine Übey bin Kâ’b -radıyallâhu anh- “–İşte takvâ budur.” der.[12] Peygamber Efendimiz’e mânen en yakın kimseler, müttakîlerdir. Muâz bin Cebel -radıyallâhu anh- der ki “Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- beni Yemen’e vâli olarak gönderirken, uğurlamak için Medîne’nin dışına kadar teşrîf etti. Ben binek üzerindeydim, O ise yürüyordu. Bana bâzı tavsiyelerde bulunduktan sonra “–Ey Muâz! Belki bu seneden sonra beni bir daha göremezsin! İhtimal ki şu mescidimle kabrime uğrarsın!” buyurdu. Bu sözleri duyunca, O azîz dosttan, yani Allah Rasûlü’nden ayrılmanın verdiği hüzünle ağlamaya başladım. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “–Ağlama ey Muâz!” buyurdu ve sonra yüzünü Medîne’ye doğru çevirerek “–İnsanlardan bana en yakın olanlar, kim ve nerede olursa olsun Allâh’a karşı takvâ sahibi olan müttakîlerdir.” buyurdu.[13] PEYGAMBERİMİZİN ZÜHT HAYATI Zaman gelmiş bütün ülkeler, severek Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in himâyesine girmişti. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Arabistan’a baştan başa hâkim olmuştu. Dilediği her şeyi yapabilirdi. Böyle iken O, yine sâde hayâtına devam etti. Kendisinin hiçbir şeye mâlik olmadığını söyledi. Ve bütün her şeyin Allâh’ın yed-i kudretinde olduğunu bildirdi. Zaman oldu, eline bol servet geçti. Hazîneler yüklü deve kervanları, Medîne-i Münevvere’ye servet akıttı. O, bunların hepsini ihtiyaç sahiplerine dağıtıp zâhidâne hayâtını aynen devam ettirdi. O “Uhud Dağı kadar altınım olsa -borçlarım için ayıracağım miktar hâriç- üç günden fazla saklamazdım.” buyuruyordu. Buhârî, Temennî, 2; Müslim, Zekât, 31 Günler geçerdi, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in evinde yemek pişirmek için ateş yanmazdı; çok defa aç yatardı. Ahmed, VI, 217; İbn-i Sad, I, 405 Bir gün Hazret-i Ömer -radıyallâhu anh- Hazret-i Peygamber’in hâne-i saâdetlerine gelmişti. Odanın içine şöyle bir göz gezdirdi. Her taraf bomboştu. Evin içinde hurma yapraklarından örülmüş bir hasır vardı. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onun üzerine yaslanmıştı. Kuru hasır, Peygamber Efendimiz’in mübârek teninde izler bırakmıştı. Bir köşede bir ölçek kadar arpa unu vardı. Onun yanında da çivide asılı eski bir su kırbası duruyordu. İşte hepsi bu kadar!.. Arabistan Yarımadası’nın Fahr-i Kâinât Efendimiz’e boyun eğdiği bir günde O’nun dünyaya âit mal varlığı bunlardan ibâretti. Hazret-i Ömer bunları görünce, içini çekti. Kendini tutamadı, gözleri dolu dolu oldu ve ağladı. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “–Niçin ağlıyorsun ey Ömer?” diye sordu. O da “–Niçin ağlamayayım yâ Rasûlallâh! Kayser ve Kisrâ dünya nîmetleri içinde yüzüyor! Allâh’ın Rasûlü ise kuru hasır üzerinde yaşıyor!..” dedi. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Hazret-i Ömer’in gönlünü hoş etti ve “–Ağlama ey Ömer! Dünyanın -bütün nîmet ve zevkleriyle- onların, âhiretin de bizim olmasını istemez misin?!.” buyurdu.[14] Yine bu misâle benzeyen bir hâdisenin ardından “Dünya benim neyime gerek! Benimle dünyanın misâli, bir yaz günü yolculuk yapıp da, bir ağaç altında gölgelenen, sonra da kalkıp yoluna devam eden kimseye benzemektedir.”[15] buyurdu. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kıyâmette dünya nîmetlerinden hesap verme endişesiyle sık sık “Ey Rabbim! Beni fakir bir insan olarak yaşat; bana fakir bir insan olarak ölüm nasîb et; beni fakirlerle dirilt!” şeklinde duâ ederlerdi. Tirmizi, Zühd, 37/2352; İbn-i Mâce, Zühd, 7 Peygamberlerin hepsi cennete gireceklerine dâir ilâhî teminat altında oldukları hâlde, onlar da kendilerine verilen nîmetlerden ve dîni teblîğ edip etmediklerinden hesâba çekileceklerdir. A’râf sûresinin 6. âyet-i kerîmesinde şöyle buyrulur “Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de gönderilen peygamberleri de mutlakâ hesâba çekeceğiz!” PEYGAMBERİMİZİN NEZAKETİ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- o kadar ince ve hassas bir kalbe sahipti ki, bir gün yere tüküren bir adam gördüler. Mübârek sîmâları birdenbire kızardı ve oldukları yerde kalakaldılar. Sahâbî koşuştu. Tükrüğün üstünü kumla örttü. Ondan sonra Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yollarına devam ettiler. Elbiselerin düzeltilmesini emreden, giyim-kuşamda pejmürdeliği hoş görmeyen Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- saç ve sakalların dağınıklığını da tasvîb etmezlerdi. Nitekim bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- mesciddeyken, saçı sakalı karışmış bir adam çıkagelmişti. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- eliyle ona saç ve sakalını düzeltmesini işâret etti. Adam, bu emri yerine getirdiğinde Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “Bu hâl, herhangi birinizin şeytan gibi saçı-başı dağınık dolaşmasından daha güzel değil mi?” buyurdular. Muvatta, Şaar, 7[16] Yine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün saçı-başı darmadağınık bir adam görmüşlerdi. Hayretle “Niçin bu adam saçlarını yıkayıp taramıyor?” buyurdular. Üzerinde kirli elbiseler bulunan bir kimseyi gördüklerinde de “Bu zât elbiselerini yıkayacak su bulamıyor mu?” buyurarak müslümanların temiz ve tertipli olmaları gerektiğini ifâde ettiler. Ebû Dâvûd, Libâs, 14/4062; Nesâî, Zînet, 60 Bir başka sefer, yine üstü başı dağınık olarak huzûruna gelen bir adama “Malın var mı? Hâlin vaktin nasıl?” diye sormuş, adamın maddî imkânının iyi olduğunu bildirmesi üzerine “O hâlde, Allah sana mal verince, eseri üzerinde görünsün!” diye onu îkâz etmişlerdir. Ebû Dâvûd, Libâs, 14/4063; Nesâî, Zînet, 54; Ahmed, IV, 137 Başka bir hadîslerinde de “Allah, kuluna verdiği nîmetin eserini onun üzerinde görmeyi sever.” buyurmuşlardır. Tirmizî, Edeb, 54/2819; Ahmed, II, 311 Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in örnek şahsiyeti; merhamet, nezâket, zarâfet ve rikkat-i kalbiyenin zirvesini teşkil etmiştir. Kaba bir kimsenin “–Ey Muhammed, ey Muhammed!” diye defalarca bağırmasına rağmen her defasında yumuşak bir üslûpla “–Buyur, isteğin nedir?” diye mukâbelede bulunarak muhâtabının kabalığına karşı dâimâ nezâketle davranmışlardır.[17] Yine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüksek nezâketleri sebebiyle misafirlerine bizzat kendileri hizmet ve ikram ederlerdi. Beyhakî, Şuab, VI, 518, VII, 436 Çocukluğunda dahî hiçbir kimse ile nezâketi zedeleyici bir münâkaşa ve mücâdeleleri yoktu. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kendileri böylesine yüksek bir nezâkete sahip olmakla birlikte, Ehl-i Beyt’ini de bu ahlâk ile yetiştirmişlerdir. Nitekim Peygamber Efendimiz’in torunu Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh-’ın şu hâli buna ne güzel bir misaldir Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- Kâbe’yi tavâf edip Makâm-ı İbrâhim’de iki rekât namaz kılmış ve sonra ellerini yüce dergâha açarak “Yâ Rabbî! Sen’in küçük ve zayıf kulun kapına geldi. Allâh’ım! Âciz hizmetçin kapına geldi. Yâ Rabbî! Dilencin kapına geldi, Sen’in yoksulun kapına geldi!..” diye içli içli niyâz etmişti. Bu yanık ilticânın ardından oradan ayrılan Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- yolda bir ekmek parçasıyla karınlarını doyurmaya çalışan yoksul insanlara rastladı. Onların gönüllerini almak için yanlarına giderek selâm verdi. Onlar da Hazret-i Hasan’ın bu nezâketinden çok memnun kalarak onu mütevâzı yemeklerine dâvet ettiler. Peygamber torunu Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- nezâketen o yoksullarla birlikte oturdu ve “–Bu ekmeğin sadaka olmadığını bilseydim sizinle birlikte yerdim.” buyurdu. Ardından da o yoksulların gönüllerini almak için yine büyük bir nezâketle “–Haydi kalkın, bizim eve gidelim!” dedi. O yoksulların karnını bir güzel doyurduktan sonra onlara elbiseler giydirdi, ceplerine de bir miktar para koyup uğurladı. Böylece onların gönüllerini fethetti. Bkz. Ebşîhî, el-Müstatraf, Beyrut 1986, I, 31 Bu nezâket ve zarâfet, aynı zamanda Hâlık’ın şefkat ve merhamet nazarı ile insanlara bakış tarzının ne muhteşem bir misâlidir. Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh-’ın bu hâline diğer bir misal Bir gün Medîne bağlarına uğrayan Hasan -radıyallâhu anh- orada zenci bir köle görür. Köle, elindeki ekmekten bir lokma kendisi yerken bir lokma da önündeki köpeğe yedirmektedir. Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- Cenâb-ı Hakk’ın “Rahmân” esmâsının bu köledeki merhamet tecellîsine hayran olur. Köleye neden böyle bir şey yaptığını sorduğunda, köle hayâsından dolayı Hazret-i Hasan’ın yüzüne bakamaz. Bunun üzerine Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- “–Delikanlı, sen kimsin?” diye sorar. Köle “–Hazret-i Osman’ın oğlu Ebân’ın hizmetçisiyim.” der. Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- “–Peki bu bağ kime ait?” diye sorunca, köle “–Hazret-i Osman oğlu Ebân’a ait.” diye cevap verir. Hasan -radıyallâhu anh- zâhiren sıradan bir köle, fakat hakîkatte büyük bir Hak dostu ve mâneviyat sultânı olan bu kişiye yakın olmak arzusuyla “–Sakın buradan bir yere ayrılma, birazdan buraya, senin yanına döneceğim.” diyerek oradan ayrılır ve bağın sahibi olan Ebân’ın yanına varır. Hem bağı hem de o köleyi satın alır. Ardından tekrar kölenin yanına gelir ve “–Delikanlı! Seni satın aldım.” der. Bunun üzerine köle hürmetle ayağa kalkarak “–Başım-gözüm üstüne! İtaat; Allâh’a, Rasûlü’ne ve sanadır.” der. Hazret-i Hasan -radıyallâhu anh- bu sözleri duyunca daha da duygulanır. Onun bu sadâkati karşısında hayranlık duyguları artar. Kendisini bu derece duygu derinliğine sevk eden o kölenin gönül güzelliğine mukâbil olarak “–Sen artık Allah için hürsün! Bu bağı da sana hibe ediyorum!” der. İbn-i Manzûr, Muhtasaru Târîhi Dımeşk, VII, 25 PEYGAMBERİMİZİN EDEP VE HAYASI Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüksek sesle konuşmazlardı. İnsanların yanından yavaşça ve tebessümle geçerlerdi. Hoşlanmadıkları kaba bir söz işitince insanların yüzlerine karşı bir şey söylemezlerdi. Yüz ifâdeleri kendisinin hâlini yansıttığı için etrafındakiler, konuşmalarında ve hareketlerinde ihtiyatlı olurlardı. Yüksek hayâ duyguları sebebiyle, kahkaha ile gülmemişlerdi. Yalnız tebessüm hâlinde bulunurlardı. Sahâbîlerin ifâdesine göre, örtüsüne bürünen bir genç kızdan daha hayâlı idiler. Hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır “Hayâ îmandandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayâsızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!..” Buhârî, Îmân, 16 “Hayâ ve îman bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider!” Taberânî, Evsat, VIII, 174; Beyhakî, Şuâb, VI, 140 “Kaba söz, ayıptan başka bir şey getirmez! Hayâ ve edep de girdiği yeri süsler!” Müslim, Birr, 78; Ebû Dâvûd, Cihâd, 1 Gerçek hayâ, dünya sevgisini kalpten çıkarmaya vesîle olan “ölümü hatırlamak”la elde edilir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbına, dâimâ Allah’tan hakkıyla hayâ etmelerini emrederdi. Bir defasında onların, Rablerine karşı hayâ sahibi olduklarını hamd ile ifâde ettiklerinde Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- gerçek hayânın vücuttaki bütün uzuvları haramdan korumak, ölümü hatırdan çıkarmamak olduğunu beyan buyurdular. Ardından, âhireti arzu eden kimsenin dünya sevgisini terk etmesi gerektiğini de belirterek, ancak böyle yapanların Allah’tan hakkıyla hayâ etmiş olabileceğini söylediler. Tirmizî, Kıyâmet, 24/2458 Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- kimsenin yüzüne dikkatle bakmazdı. Yere bakışı, semâya bakışından daha çoktu. Hayâsı ve yüksek şahsiyeti sebebiyle kimsenin hatâsını yüzüne vurmazdı. Hazret-i Âişe vâlidemizin ifâdesiyle, kendisine birisinden hoşlanmadığı bir söz ulaştığında “Falana ne oluyor ki şöyle şöyle söylüyor.” demez de, “Bâzı kimselere ne oluyor ki şöyle şöyle söylüyorlar.” buyururdu. Ebû Dâvûd, Edeb, 5/4788 Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bazen de muhâtaplarının hatâsını onlara yakıştıramadığını hissettirmek maksadıyla “–Bana ne oluyor ki sizleri böyle görüyorum.” buyurur,[18] zarif bir üslûb ile îkâz ederdi. Nasîhat ederken bile muhâtabının üzülmemesi ve darılmaması için âdeta titreyen O şânı yüce Peygamber, ulvî bir merhamet âbidesiydi. İşte bu nebevî ahlâk ile ahlâklanmış olan Hak dostu Mevlânâ Hazretleri, mücerred hakîkatleri âdeta müşahhas bir ifâdeye büründürerek şöyle der “Aklım, kalbime; Îman nedir?» diye sordu. Kalbim ise aklımın kulağına eğilerek; Îman, edepten ibârettir.» dedi.” PEYGAMBERİMİZİN ŞECAATİ Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’den daha büyük bir kahraman tasavvur etmek mümkün değildir. Zira hayâtında korku ve telâşa kapıldığı aslâ görülmemişti. Fevkalâde hâller karşısında sabır ve sebât gösterir, korku ve telâşa düşüp uygunsuz hareket etmezdi. Kendisini öldürmek için bekleyenlerin arasından “Yâsîn Sûresi”nin şu iki âyet-i kerîmesini okuyarak korkusuzca geçmişti “Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar dayanmaktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onların basîretlerini perdeledik; artık göremezler.” Yâsîn, 8-9 Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- buyurur “Bedir’de savaş bütün şiddetiyle devam ederken, bazen biz Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in arkasına sığınıyorduk. Hepimizin en cesûru O idi. Düşman saflarına en yakın yerde O bulunurdu.” Ahmed, I, 86 Yine Berâ -radıyallâhu anh- da Habîb-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şecaati husûsunda şöyle buyurmuştur “Vallâhi, biz savaş kızıştığında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e sığınırdık. Bizim en cesurumuz, Allah Rasûlü ile aynı hizâda durabilendi.” Müslim, Cihâd, 79 O, îlâ-yı kelimetullâh için, yani Allâh’ın dîni en yüce olsun diye dâimâ en önde savaşırdı. Huneyn Gazâsı’nda, başlangıçta İslâm ordusunda meydana gelen çözülme karşısında O, metânetini hiç bozmayarak kendisini düşman saflarının ortasına atmış, bindiği hayvanını mütemâdiyen ileri sürerek ashâbının şecâatini artırmış ve nihâyet Allâh’ın yardımı ile de zafer nasîb olmuştur. Müslim, Cihâd, 76-81 Şöyle buyurmaktaydı “Kudret ve irâdesiyle yaşadığım Allâh’a yemîn olsun ki, Allah yolunda gazâ edip şehîd olmayı, sonra diriltilip gazâ ederek yine şehîd olmayı, tekrar gazâ ederek yine şehid olmayı isterdim...” Müslim, İmâre, 103 PEYGAMBERİMİZİN YUMUŞAK HUYLULUĞU Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insan neslinin en mülâyimi idi. Müslim, Hac, 137 Âişe vâlidemiz şöyle der “Ahlâkı Hazret-i Peygamber’den daha güzel bir başkası yoktur. Ashâbından veya âilesinden kim O’nu çağırsa hemen, Buyur!» derdi. Sahip olduğu yüce ahlâk sebebiyle Allah Teâlâ Muhakkak ki Sen, büyük bir ahlâk üzeresin!» el-Kalem, 4 âyet-i kerîmesini inzâl buyurdu.” Vâhidî, s. 463 Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hayâtında hiçbir zaman nefsi için intikâm almamış, dâimâ af tevzî etmiştir. Yine Hazret-i Âişe vâlidemiz, O’nun yüce ahlâkındaki mülâyemet hâlinden birkaç husûsu da şöyle ifâde eder “O, hiç kimseyi ayıplamaz, kötülüğe mukâbele etmez, af ve hoşgörüyle muâmele eder, kötülükten uzak kalırdı. Nefsi için bir kimseden intikam almış değildir. Hiçbir köle ve hizmetçiye, hattâ bir hayvana bile haksızlıkla dokunmamıştır...”[19] Hazret-i Enes -radıyallâhu anh- Fahr-i Kâinât Efendimiz’i anlatırken şöyle demiştir “Ben Rasûlullâh’ın ellerinden daha yumuşak ne bir atlasa ne de bir ipeğe dokundum. Allah Rasûlü’nün kokusundan daha hoş bir râyiha koklamadım. Efendimiz’e tam on yıl hizmet ettim. Bana bir defa bile öf!» demedi. Yaptığım bir şey sebebiyle Niçin böyle yaptın?» demediği gibi, yapmadığım bir şey sebebiyle de Şöyle yapsan olmaz mıydı?» demedi. Buhârî, Savm 53, Menâkıb 23; Müslim, Fezâil 82 Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir sahâbîyi “Sende Allâh’ın sevdiği iki güzel haslet var Hilim yumuşak huyluluk ve teennî ihtiyatlılık.” sözleriyle medhetmişlerdi. Müslim, Îmân 25, 26 Bedevînin biri, Mescid-i Nebevî’de küçük abdestini bozmuştu. Sahâbîler hemen onu azarlamaya başladılar. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “–Adamı kendi hâline bırakın. Abdest bozduğu yere bir kova su dökün. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz, zorluk çıkarmak için değil.” buyurdular. Buhârî, Vudû’ 58, Edeb 80 Sonra da o kimseye mescidlerin ehemmiyetini ve âdâbını tatlı bir dille îzah ettiler. Enes -radıyallâhu anh- şöyle der Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile birlikte yürüyordum. Üzerinde Necran kumaşından yapılmış, kenarları sert ve kalın bir hırka vardı. Bir bedevî Rasûl-i Ekrem’e yetişerek hırkasını sertçe çekti. Hırkanın boynuna gelen kısmına baktım, bedevînin sertçe çekmesinden dolayı hırkanın kenarı boynuna oturmuştu. Daha sonra bedevî “–Ey Muhammed! Elinde bulunan Allâh’a âit mallardan bana da verilmesini emret!” dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz, bedevîye dönüp tebessüm etti. Sonra da ona bir şeyler verilmesini emir buyurdu. Buhârî, Humüs 19, Libâs 18, Edeb 68; Müslim, Zekât 128 Nitekim O’nun teblîğ vazîfesindeki muvaffakıyeti de, bu yüksek hâllerinin bir bereketi olmuştur. Cenâb-ı Hak, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in bu husustaki kemâlini şöyle bildirir “Ey Rasûlüm! O vakit Allah’tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şâyet Sen kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi...” Âl-i İmrân, 159 Gerçekten de o günkü câhiliye insanları, O’nun yumuşak tabiatlı, affedici, güzel ahlâklı, halîm ve müsâmahakâr şahsiyeti karşısında bir mum gibi erimiş, vahşet ve huysuzluklarından kurtularak O insanlık nûrunun etrafında pervâne olmuşlardır. Çünkü O, insanlığın hüsrânını değil, hidâyetini istiyordu. Azâbı değil, rahmeti temsil ediyordu. PEYGAMBERİMİZİN ŞEFKAT VE MERHAMETİ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir hadîs-i şerîflerinde “Merhamet edenlere Rahmân olan Allah Teâlâ merhamet buyurur. Yeryüzündekilere şefkat ve merhamet gösteriniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” buyurmuşlardır. Tirmizî, Birr, 16/1924 Çocuğu ağladığında annenin zor duruma düşmemesi ve bir an önce ona bakması için namazın kısaltılabileceğine müsâade etmesi, pek çok geceler, gözlerinden yaşlar boşanarak ümmetine duâlar etmesi, bütün vaktini insanların cehennemden kurtulması için fedâ etmesi, Allah Rasûlü’nde bulunan engin şefkatin en derin ve hassas nişâneleridir. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- âlemlere rahmet olarak gönderildiği için O’nun sevgi ve merhameti, her canlıyı ihâta etmişti. Bir gün kendisinden bedduâ etmesini istediler. O ise “Ben dünyaya bedduâ etmek için gönderilmedim, ben bir Rahmet Peygamberi’yim.” buyurdular. Müslim, Fedâil, 126; Tirmizî, Deavât, 118 Müslümanlığı teblîğ etmek için Tâif’e gittiği zaman, câhil, putperest ve egoist Tâif halkı kendisini taşlamışlardı. Dağlar Meleği, Hazret-i Cebrâil ile gelerek Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e “–Şu iki dağı birbirine çarparak bu kavmi helâk edeyim mi?” deyince Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- râzı olmadı “–Hayır, ben Cenâb-ı Hak’tan onların soylarından sadece Allâh’a ibâdet edecek ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmayacak bir nesil getirmesini dilerim.” buyurdu. Buhârî, Bed’ü’l-halk, 7; Müslim, Cihâd, 111 Kendisini beldelerinden taşlayarak türlü hakâretlerle çıkaran ve hicrî 9. yıla kadar da şiddetle direnip müslümanlara pek çok zâyiât verdiren bu Tâifliler hakkında “Yâ Rabbî! Sakîf Kabîlesi’ne hidâyet nasîb eyle! Onları bize gönder!” diye duâya devam etmiş, nihâyetinde Tâif halkı, müslüman olmak üzere Medîne-i Münevvere’ye gelmişlerdir. İbn-i Hişâm, IV, 134; Tirmizî, Menâkıb, 73/3942 Ebû Üseyd -radıyallâhu anh- Bahreyn’den aldığı birtakım esirlerle Peygamber Efendimiz’in huzûruna gelmişti. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir kadın esirin ağladığını gördü. Ona “–Niçin ağlıyorsun?” diye sordu. Kadın “–Şu adam oğlumu sattı.” dedi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ebû Üseyd’e “–Onun oğlunu sattın mı?” diye sordu. “–Evet.” cevâbını alınca “–Kime?” buyurdu. Sahâbî “–Abs Oğulları’na.” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- o sahâbîye “–Hayvanına bin ve hemen git, kadının oğlunu al ve getir.” buyurdu.[20] Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in şefkat ve merhameti, cihânşümûl bir vasfa sahipti. Nitekim bir gün “–Nefsim kudret elinde bulunan Allâh’a yemin ederim ki, birbirinize merhamet etmediğiniz müddetçe cennete giremezsiniz.” buyurmuşlardı. Ashâb-ı kirâm “–Yâ Rasûlallâh! Hepimiz merhametliyiz.” dediler. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “–Benim kastettiğim merhamet, sizin anladığınız şekilde yalnızca birbirinize olan merhamet değildir. Bilâkis bütün mahlûkâta şâmil olan merhamettir, evet bütün mahlûkâta şâmil merhamet!..” Hâkim, IV, 185/7310 PEYGAMBERİMİZİN AFFEDİCİLİĞİ Cenâb-ı Hak affetmeyi sever. Kul, hatâlarına karşı yürekten pişmanlık ve ıztırap duyarak tevbe ederse, Cenâb-ı Allah, onun tevbesini kabul edeceğini vaad etmektedir. Yüce Rabbimiz, kendisi çok affedici olduğu gibi, kullarının da affedici olmasını ister. Affın şartı; pişmanlık, Allâh’ın emirlerine itâat etmek ve haramlardan kaçınmaktır. Affın en güzel misalleri, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hayâtındadır. Uhud Harbi’nde amcası Hazret-i Hamza’nın ciğerini hırsından dişleyen Hind’i, Mekke’nin fethi günü kelime-i tevhîdin şânı hürmetine affetmiştir. Hebbâr bin Esved, İslâm düşmanlarının önde gelenlerinden idi. Mekke’den Medîne’ye devenin üzerinde hicret eden Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in kızı Hazret-i Zeyneb’i mızrağıyla vurarak deveden aşağı itmişti. Hazret-i Zeyneb hâmile olduğundan çocuğunu düşürmüş, ağır bir şekilde yaralanarak kanlar içinde kalmıştı. Bu yara daha sonra vefâtına sebep olmuştu. Hebbâr, bunun gibi daha birçok suç işlemişti. Mekke’nin fethinden sonra kaçtı ve ele geçirilemedi. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’de ashâbıyla oturduğu bir esnâda Hebbâr, huzûr-i saâdete gelerek müslüman olduğunu bildirdi. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onu da affetti. Hattâ ona hakâret edilmesini ve târizde bulunulmasını bile yasakladı. Vâkıdî, II, 857-858 Ebû Cehil’in oğlu İkrime, sayılı İslâm düşmanlarındandı. Mekke’nin fethinden sonra Yemen’e kaçmıştı. Karısı, müslüman olarak onu Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanına getirdi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- İkrime’yi memnûniyetle karşılayarak “Ey göçmen süvârî, hoş geldin!” buyurdu ve müslümanlara yaptığı zulmü yüzüne vurmayıp affetti. Tirmizî, İsti’zân, 34/2735 Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- sık sık “Allâh’ım, ümmetimi affet, çünkü onlar bilmiyorlar!” diye duâ ederdi. İbn-i Mâce, Menâsik, 56; Ahmed, IV, 14 Yemâme’nin lideri Sümâme bin Üsâl müslüman olunca, Mekke müşrikleriyle olan ticârî ilişkisini kesmişti. Hâlbuki Kureyş, her türlü erzak ve ihtiyaçlarını hep Yemâme’den alırlardı. Açlık ve kıtlığa düşen Mekkeliler şaşkınlık içinde Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e mürâcaat ettiler. Allah Rasûlü, Sümâme’ye mektup yazarak ticâretine devam etmesini söyledi.[21] Hâlbuki o müşrikler, üç yıl boyunca müslümanları açlık içinde kıvrandırarak azâb etmişlerdi. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunları bile affetti. Daha da ötesi, Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hicretin 7. senesinde Hayber Fethi’nden sonra kuraklık ve kıtlığa dûçâr olan Mekke halkına altın, arpa ve hurma çekirdeği göndererek yardımda bulundu. Ebû Süfyân, bunların hepsini teslim alıp Kureyşlilerin fakirlerine dağıttı ve “–Allah, kardeşimin oğlunu hayırla mükâfatlandırsın! Çünkü O, akrabâlık hakkını gözetti!” diyerek duyduğu memnûniyeti ifâde etti. Ya’kûbî, II, 56 Böylesine büyük fazîletler karşısında gönülleri yumuşayan Mekke halkı, bir müddet sonra tamamen müslüman oldu. Hudeybiye’de, baskın yaparak Allah Rasûlü’nü öldürmek isteyen bir birlik gelmiş ve hepsi de yakalanmıştı. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bunları da bağışladı. Müslim, Cihâd, 132, 133 Hayber’in fethinden sonra bir kadın Allah Rasûlü’nün yemeğine zehir koymuştu. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- eti ağzına aldığında zehirli olduğunu fark etti. Yahudî kadın yemeğe zehir koyduğunu îtiraf ettiği hâlde Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- o kadını affetti. Buhârî, Tıbb, 55; Müslim, Selâm, 43 Allah Rasûlü, kendisine sihir yaparak hastalanıp ıztırap çekmesine sebep olan münâfık yahudî Lebid’i ve onu bu işe teşvik eden kimseleri vahiy yoluyla öğrenmişti. Lâkin Lebid’in bu cürmünü hiçbir zaman anmadı ve başına da kakmadı. Hayâtına kastetmiş bulunan Lebid’i ve onun mensûb olduğu Benî Zurayk yahudîlerinden hiç kimseyi de öldürtmedi.[22] Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de “Ey Rasûlüm! Sen af yolunu tut; bağışla; uygun olanı emret; câhillere aldırış etme!” el-A’râf, 199 buyruluyordu. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e muhabbetle yaklaşarak O’nun affediciliğinden lâyıkıyla hisse alabilen ârif kullar da ilâhî affa nâil olma ümîdiyle dâimâ af yolunu tutmuştur. Nitekim Hallâc-ı Mansur taşlanırken “–Yâ Rabbî! Benden evvel, beni taşlayanları affet!” niyâzında bulunmuştur. PEYGAMBERİMİZİN KOMŞU HAKKINA RİAYETİ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- komşu hakkına îtinâ gösterilmesini arzu ederlerdi. Hadîs-i şerîfte “Cebrâil bana komşuya iyilik etmeyi o kadar çok tavsiye etti ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” buyurmuşlardır. Buhârî, Edeb, 28; Müslim, Birr, 140-141 Diğer bir hadîs-i şerîflerinde de “Kâfir olan komşunun bir hakkı vardır. Müslüman komşunun iki hakkı vardır. Müslüman ve akrabâ olan komşunun üç hakkı vardır.” buyurmuşlardır.[23] Komşunun penceresine bakmak, yemek kokusu ile ona eziyet etmek, onun hoşlanmayacağı bir davranışta bulunmak, komşu haklarını ihlâl etmektir. Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “…Allah Teâlâ’ya göre komşuların hayırlısı, komşusuna faydalı olandır.” Tirmizî, Birr, 28 “Komşusu açken tok yatan kimse mü’min değildir.” buyurmuşlardır. Hâkim, II, 15/2166 Ebû Zer Gıfârî Hazretleri “Bana Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yemek pişireceğim zaman suyunu fazla koymamı, ondan komşuma infâk etmemi emir buyurdular...” demiştir. İbn-i Mâce, Et’ıme, 58 Ebû Zer -radıyallâhu anh- sahâbenin fakirlerindendi. Demek ki, komşu hakkını îfâya yokluk dahî mâzeret değildir. Ebû Hüreyre -radıyallâhu anh-’tan rivâyet edildiğine göre bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “–Vallâhi îmân etmiş olmaz, vallâhi îmân etmiş olmaz, vallâhi îmân etmiş olmaz!” buyurdular. Ashâb-ı kirâm “–Kim îmân etmiş olmaz, yâ Rasûlallâh?” diye sordular. Âlemlerin Efendisi “–Yapacağı fenâlıklardan komşusu emniyette olmayan kimse!” cevâbını verdiler. Buhârî, Edeb, 29; Müslim, Îman, 73; Tirmizî, Kıyâmet, 60 Diğer bir rivâyete göre ise “Yapacağı fenâlıklardan komşusu emniyet içinde olmayan kimse cennete giremez.” buyurdular. Müslim, Îmân, 73 PEYGAMBERİMİZİN FAKİRLERE MUÂMELESİ Peygamber Efendimiz; fakir, yetim, kimsesiz ve dullara şefkat ve yakınlığı ile tanınırdı. Buhârî, Nafakât, 1; Müslim, Zühd, 41-42 Maddî refah seviyesinin eksikliğini telâfi için onlara çok müşfik davranırdı. Ebû Saîd -radıyallâhu anh- anlatıyor “Muhâcirlerin fakirlerinden bir grupla birlikte oturmuştum. Bunlardan bir kısmı, bütün vücûdunu örten bir elbisesi olmadığı için diğerlerinin karaltısından istifâde ile iyice örtünmeye çalışıyorlardı. Bir kimse de bize Kur’ân okuyordu. Derken Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- çıkageldi ve yanımızda durdu. Allah Rasûlü’nün gelmesi üzerine Kur’ân okuyan kimse okumayı bıraktı. Peygamber Efendimiz de selâm verdi ve –Ne yapıyorsunuz?» diye sordu. –Ey Allâh’ın Rasûlü! O hocamızdır, bize Kur’ân okuyor. Biz de Allah Teâlâ’nın kitâbını dinliyoruz.» dedik. Bunun üzerine Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem- –Ümmetim arasında, kendileriyle birlikte sabretmem emredilen kimseleri yaratan Allâh’a hamd olsun!» dedi.[24] Sonra Allah Rasûlü, büyük bir tevâzû ile ortamıza oturdu. Eliyle işâret edip –Şöyle halka yapın!» dedi. Cemaat hemen etrâfında halka oldu ve yüzlerini O’na doğru çevirdi. Nihâyet Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bizlere şu müjdeyi verdi –Ey yoksul muhâcirler, müjdeler olsun! Sizlere kıyâmet gününde tam bir nûr müjdeliyorum. Sizler cennete, zenginlerden yarım gün önce gireceksiniz. Bu yarım gün, dünya günleriyle beş yüz sene eder.»” Ebû Dâvûd, İlim, 13/3666 Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, Medîne’de otururlarken ser-sefîl bir kabîle geldi; ayaklarında giyecek yoktu, açlıktan ve sıcaktan derileri kemiklerine yapışmıştı. Bunu gören Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- çok müteessir oldu, rengi değişti; Bilâl -radıyallâhu anh-’a ezân okutup ashâb-ı kirâmı topladı. Bu fakir kimselere yardım edilerek bolca ihsanda bulunulduğunu görünce biraz rahatladı. Müslim, Zekât, 69-70; Ahmed, IV, 358, 361 Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hayâtı, pek çok hârika, ibret verici, doğruluk, dürüstlük, sadâkat, şefkat, merhamet ve nezâket tezâhürleriyle doludur. Zevcesi Hazret-i Âişe’ye “Yâ Âişe! Yarım hurmayla da olsa fakirleri geri çevirme. Ey Âişe! Fakirleri sev ve onları kendine yaklaştır ki kıyâmet günü Allah da seni kendisine yaklaştırsın.” diye tavsiyede bulunurlardı. Tirmizî, Zühd, 37/2352 Abbâd bin Şurahbîl -radıyallâhu anh- anlatıyor Bir zamanlar fakir düşmüştüm. Bunun üzerine Medîne bahçelerinden birine girdim. Başak ovup hem yedim hem de torbama aldım. Derken bahçe sahibi gelip beni yakaladı, dövdü, torbamı elimden aldı ve Rasûlullâh’a götürüp şikâyet etti. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bahçe sahibine “−Câhilken öğretmedin, açken doyurmadın!” buyurdu. Sonra bahçe sahibine torbamı iâde etmesini söyledi. Daha sonra Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bana bir veya yarım sa’ miktarında yiyecek verdi. Ebû Dâvûd, Cihâd, 85/2620-2621; Nesâî, Kudât, 21 İslâm’da ilk önce suçun menşei araştırılır, suçlunun ıslâhı için gayret sarf edilir. Bu yönüyle İslâm hukûkundaki cezâlar, bir anne ve babanın çocuğunu cezâlandırması gibidir. Gâye, onu ictimâî hayattan tard etmek değil, cemiyete yeniden kazandırmaktır. PEYGAMBERİMİZİN ESİR VE HİZMETÇİLERE MUÂMELESİ Allah Rasûlü’nün şefkati, harp esirlerine kadar uzanır, onlara güzel muâmele edilmesini emir buyururlardı. Mus’ab bin Umeyr’in birâderi Ebû Azîz şu ibretli hâdiseyi anlatmıştır “Bedir Savaşı’nda ben de esir düşmüş, Ensar’dan bir topluluğa teslîm edilmiştim. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- −Esirlere güzel muâmelede bulunun!» buyurmuştu. O’nun bu emrini yerine getirmek için yanlarında bulunduğum Ensar cemaati, sabah-akşam hisselerine düşen ekmeği bana verir, kendileri hurma ile yetinirlerdi. Ben ise hayâ eder, ekmeği onlardan birine verirdim, o da hiç dokunmadan tekrar bana iâde ederdi.” Heysemî, VI, 86; İbn-i Hişâm, II, 288 Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- önceden beri devam edegelen kölelik sistemini kaldırmayı hedeflemiş ve bu yolda büyük adımlar atmıştır. O, her fırsatta köle âzâd etmeyi teşvik ederek, bunun büyük bir ibâdet olduğunu söylemiştir. Bir mü’min, herhangi bir hususta yanlış yapıp da kefâret vermesi gerektiğinde ilk sırada hep köle âzâd etmeyi zikretmiştir. En yakın dostu Ebû Bekir -radıyallâhu anh- servetinin büyük bir kısmını O’nun teşvîkiyle köle âzâd etmede harcamıştır. Peygamber Efendimiz, bir gün Ebû Zer -radıyallâhu anh-’ın gafleten kölesine sert davrandığına şâhid olmuştu. Çok üzüldü ve “–Yâ Ebâ Zer, sen hâlâ câhiliye âdeti üzerinde misin?” diye sordu. Devamla “Allâh’ın yarattığına zarar verme! Meşrebine uymuyorsa onu âzâd et; fazla yük yükleme; yüklediğinde ise ona yardımcı ol!” buyurdu. Buhârî, Îmân, 22; Müslim, Eymân, 38; Ebû Dâvûd, Edeb, 123-124 Adamın biri, kölesi ile câriyesini evlendirmişti. Daha sonra onları ayırmak istedi. Köle, durumu Hazret-i Peygamber’e arz etti. Bunun üzerine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- köle sahibine “Evlenme ve boşanma hakkı sana âit değildir; sen karışma!” buyurdu. İbn-i Mâce, Talâk, 31; Taberânî, Kebîr, XI, 300 Bu ve benzeri mes’ûliyetler karşısında ashâb-ı kiram, her zaman köle âzâdını tercih eder duruma geldiler. Gittikçe kölelik fiilen ortadan kalktı ve bugünlere gelindi. Yani harp hukuku olarak insanlık tarihinin gerçeklerinden biri olan kölelik zincirini insanın boynundan çıkaran, yine İslâm olmuştur. İslâm, köle sahibine dâimâ; “Yediğinden yedir, içtiğinden içir, giydiğinden giydir, fazla yük ve iş yükleme, onun ihtiyaçlarını karşıla!” telkîninde bulunmuştur. Köle âzâd etmeyi bir mü’min için daha iyi bir kurtuluş yolu ve amel-i sâlih olarak göstermiştir. Köleler için öyle haklar getirmiştir ki, bunlara riâyet edildiğinde, neredeyse köle edinmemek, köle almaktan daha hayırlı hâle gelmiş, köle sahibi olmak da bir nevî köle olmak mânâsı taşımıştır. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in vefâtı esnâsındaki şu son sözleri çok mânidardır “Namaza, özellikle namaza dikkat ediniz. Elinizin altında bulunanlar hakkında da Allah’tan korkunuz.” Ebû Dâvûd, Edeb, 123-124/5156; İbn-i Mâce, Vasâyâ, 1 Yani Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- köleliğin giriş kapılarını imkân nisbetinde kapatmış, çıkış kapılarını da sonuna kadar açmış ve bu durumdaki insanların hürriyete kavuşturulmalarını her fırsatta teşvîk ve tervîc etmiştir. Köleliğe son vermek için bundan daha güzel bir metod olabilir mi? İslâm’ın köleyi hangi mevkiye çıkarttığını görmek için şu gerçek kâfî bir misâldir Mâlûm olduğu üzere Bilâl-i Habeşî, İslâm’dan önce bir köle idi. Ancak müslüman oluşuyla birlikte Peygamber Efendimiz’in baş müezzini oldu ve kendisine bütün müezzinlerin pîri makamı verildi. Nitekim medeniyetimizin kulluk âbideleri olan câmilerimizin müezzin mahfillerinde yer alan Yâ Hazret-i Bilâl-i Habeşî» levhaları da bunun en canlı tezâhürüdür. Yine Hazret-i Hatîce vâlidemizin Peygamber Efendimiz’e hediye ettiği bir köle olan Zeyd bin Hârise -radıyallâhu anh- Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından âzâd edilmiş, o mübârek sahâbî de peygamber âşığı bir mü’min olarak nice fazîletlerin örneği olmuştur. Onun oğlu Üsâme -radıyallâhu anh- da, bizzat Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından genç yaşta ordu kumandanı tâyin edilmiştir. Öte yandan, İspanya fâtihi Târık bin Ziyad’ın mâzisi de, alınıp satılan, boynu tasmalı bir kölelik idi. Fakat İslâm sayesinde o köle, insanlık şeref, izzet ve haysiyetine yakışır bir mevkîye yükseldi, İslâm orduları kumandanı oldu. Kısacası İslâm, köleyi efendi durumuna getirmiştir. Zaten müşrikler bu sebeple İslâm’a karşı çıkmışlardı. Günümüzün, yani 21. yüzyılın İslâm’ı kabullenemeyen münkirleri de aynı özellikleri taşımıyor mu? Bugünün dünyasında gasp ediciler, nice hür insanları esir gibi yaşatmıyor mu? Sırf maddî imkânları sömürmek için masum ve çâresiz insanların hakları, hem de hürriyet adına gasp edilmiyor mu? Duyulunca kulaklara sıcak gelen isim ve terimlerle bugün insanlık dünyasında yaşanan acımasız modern kölelik sistemi, eski zâlimlerinkinden farklı mı? O hâlde dün köleliği ulvî prensip ve mes’ûliyetlerle fiilen sıfıra indiren İslâm’ın, insanı yücelten kıymet ve fazîlet anlayışı, bugün de yeniden insanlığın reçetesi olmalıdır. Aksi hâlde insanlık; adı hürriyet, uygulaması esaret olan menfaatperest anlayışların pençesinde helâk ve perişan olacaktır. Nerede dünyadaki zayıfları; kanları emilecek köleliğe mahkûm varlıklar gibi görüp de vampirleşenlerin bozuk prensipleri; nerede, her vesileyle gerek esirler ve gerekse hizmetçiler hakkında Yüce Peygamber’inin mübârek lisanıyla “Onlar sizin kardeşlerinizdir; yediğinizden yedirin, içtiğinizden içirin!”[25] şeklinde ölçü koyan İslâm’ın yüceliği!.. Onun için dün olduğu gibi bugün de insanlığın tek kurtuluş çaresi, Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’dir. O’na bağlılıktır. Çünkü O, zengin-fakir, patron-işçi, efendi ve hizmetçi ne olursa olsun her insanı insan gibi yaşatmış, insanoğlunu insanlık haysiyetine kavuşturmuş ve bu yolda sarsılmaz ölçüler koymuştur. Öyle ki, ashâb-ı kiramdan kendisine gelerek “–Hizmetçimizin kusurlarını ne kadar affedelim?” diye soran sahâbîye “–Onu her gün yetmiş defa affediniz!” cevabını vermiştir. Ebû Dâvûd, Edeb, 123-124/5164; Tirmizî, Birr, 31/1949 Merhamet ummânı Peygamber Efendimiz’in şu tavsiyesi, insanın gönlünü aziz tutma husûsunda kâ’bına varılmaz bir incelik, nezâket ve zarâfet misâlidir “Birinize hizmetçisi yemeğini getirince, onu beraber yemek üzere sofrasına oturtmayacaksa, hiç olmazsa bir iki lokma veya yiyecek bir iki şey versin. Zira yemeğin harâretini ve zahmetini o çekmiştir.” Buhârî, Et’ime, 55; Tirmizî, Et’ime, 44 Allah Teâlâ, dileseydi durumu tersine çevirip hizmetçiyi efendi, efendiyi de hizmetçi yapabilirdi. O hâlde Allâh’a hamdedip emrimiz altındakilere güzel muâmelede bulunmalıyız. PEYGAMBERİMİZİN KADINLARA MUÂMELESİ Câhiliye devrinde kadınlar, hanımlık haysiyetini rencide edici bir muâmele görüyorlardı. Fâhişe olurlar endişesiyle kız çocukları, merhametsizce diri diri toprağa gömülüyordu. Taşlaşmış vicdanlarla, cehâletin sebep olduğu bir musîbetten korunmak için daha kötü bir cinâyet irtikâb ediliyordu. Nitekim Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerîm’de Nahl Sûresi’nin 58. âyet-i kerîmesinde onların hâllerini şu şekilde tasvîr eder “Onların birine kız çocuğu müjdelendiği zaman öfkesinden yüzü simsiyah kesilir!” Kadın ve kızlar, onur kırıcı biçimde bir eğlence âleti gibi görülerek aşağılanıyordu. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in emri ile hanımlar hukûku tesis edildi. Kadın, toplumda iffet ve fazîletin bir örneği oldu. Annelik müessesesi, şeref buldu. “Cennet annelerin ayakları altındadır!”[26] hadîs-i şerîfindeki iltifât-ı Muhammediyye ile de kadın, lâyık olduğu değere kavuştu. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in kadınlara olan nezâketine âit şu misal ne güzeldir Bir seyahatte Enceşe adlı bir hizmetçi şarkı söyleyerek develeri hızlandırdı.[27] Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de, hızlanan develer üstündeki hanımların zayıf vücutları incinebilir düşüncesiyle, zarîf bir teşbihte bulunarak “Yâ Enceşe! Dikkat et, camlar kırılmasın!” buyurdular. Buhârî, Edeb, 95; Ahmed, III, 117 Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- diğer hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır “İki zayıf kimsenin, yani yetimle kadının hakkını zâyî etmekten herkesi şiddetle sakındırıyorum.” İbn-i Mâce, Edeb, 6 “Bir mü’min, hanımına buğzetmesin. Onun bir huyunu beğenmezse, bir başka huyunu beğenir.” Müslim, Radâ, 61 Çünkü hakîkatte kadın, buğza müstehak bir dikenlik değil, aşk ve muhabbete lâyık bir gülistandır. Ona dair sevgi de bizzat Allah tarafından bahşedilmiştir. Nitekim Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu hususta da şöyle buyururlar “Bana dünyanızdan, kadın ve güzel koku sevdirildi; namaz da gözümün nûru kılındı.” Nesâî, Işretü’n-Nisâ, 10; Ahmed, III, 128, 199 İnsanın yaratılış mahalli olan kadının Hazret-i Peygamber’e sevdirilmesi, gaflet gözüyle değerlendirilmemelidir.[28] Bilmeli ki bu sevgi, Cenâb-ı Hakk’ın fıtrata koyduğu ve ancak ilâhî sevgiye âmâde bir muhabbet basamağıdır. Dolayısıyla aslâ kadına karşı süflî bir düşkünlük değil, aksine onlara hak ettikleri ulvî değeri vermektir. İnsanlık tarihinde kadın, böyle yüksek bir kıymete ancak İslâm’ın yüce iklîminde nâil olmuştur. İslâm’ın dışında kadına değer verdiklerini iddia eden bütün sistemler, ona sadece vitrin malzemesi olarak kıymet vermekte, arka plânda ise kadını ancak ekonomik ve nefsânî bir metâ olarak kullanıp ezmekte ve tüketmektedir. Bu itibarla kadına bakış açısı, bugün insanlığın yeniden İslâm’ın bereketli ve ulvî zemininde ele alınmalı ve gerçek mecrâsına oturtulmalıdır. Kadın ve erkek, ilk yaratıldığı andan itibâren birbirini tamamlayan iki engin âlemdir. Ancak bu tamamlamada kadına Hak tarafından daha tesirli bir rol verilmiştir. Öyle ki, toplumları berbat eden de, âbâd eden de kadındır. Bu itibarla İslâm nazarında âbâd eden kadını yetiştirmek en büyük ideal olmuş ve hadîs-i şerifte şöyle buyrulmuştur “Her kim üç kız çocuğunu veya kız kardeşlerini himâye edip büyütür, güzelce terbiye eder, evlendirir ve onlara lutuf ve iyiliklerini devam ettirirse, o kimse Cennetliktir.” Ebû Dâvûd, Edeb, 120-121/5147; Tirmizî, Birr, 13/1912; Ahmed, III, 97 Bir başka hadîs-i şerîfte de Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “Her kim iki kız çocuğunu yetişkinlik çağına gelinceye kadar büyütüp terbiye ederse, kıyâmet günü o kimseyle ben, şöyle yan yana bulunacağız.” buyurmuş ve şehâdet parmağı ile orta parmağını bitiştirmiştir. Müslim, Birr, 149; Tirmizî, Birr, 13/1914 Sonra da sâliha olarak yetişen bir kadının değerini şöyle vurgulamıştır “Dünya, geçici bir faydadan ibârettir. Onun fayda sağlayan en hayırlı varlığı; dindar, sâliha bir kadındır.” Müslim, Radâ, 64; Nesâî, Nikâh, 15; İbn-i Mâce, Nikâh, 5 Umûmiyetle büyük insanların arkasında dâimâ sâliha bir kadın vardır. Meselâ Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ilk tebliğinde kendisine ilk ve en büyük destek, Hazret-i Hatice vâlidemiz olmuş ve Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onu ömür boyu unutamamıştır. Kezâ Hazret-i Ali’nin muvaffakıyetlerinde Hazret-i Fâtıma annemizin rolü âşikârdır. Yani sâliha bir kadın, dünyanın en büyük ve hayırlı nîmetidir. Bu itibarla Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hayırlı bir kimse olmanın şartının, kadınlara karşı hayırlı davranmak olduğunu şöyle ifâde buyurmuşlardır “Mü’minlerin îman bakımından en mükemmeli, ahlâkı en iyi olanıdır. Sizin en hayırlılarınız da, kadınlarına karşı ahlâken en hayırlı olanlarınızdır.” Tirmizî, Radâ, 11/1162 Hâl böyleyken kadını sadece bir zevk vâsıtası görmek, onu nefsânî arzu ve heveslerin metâı olarak telâkkî etmek ve onun sadece cismânî özelliğiyle alâkadar olmak, büyük bir sefâlettir. Kadını tanımamaktır. Allâh’ın kadına verdiği yüksek husûsiyetlere karşı körlüktür. Bugün kadının, tüketim dünyasında deşifre edilerek bir reklâm aracı olarak istismar edilmesi, onun haysiyeti itibârıyla ne kadar acı ve onur kırıcı bir durumdur. Oysa kadın, toplumun gerçek mîmarı olarak yetiştirilmelidir. O, fâtihler büyüten bir semâvî kucak olmalıdır. Bizleri bir müddet karnında, sonra kollarında, ölünceye kadar da kalplerinde taşıyan böyle gerçek annelere sevgi ve saygı husûsunda onlara denk olacak başka bir varlık yaratılmamıştır. Kendisini âilesine hasr ve hibe eden vefâkâr anne; engin bir sevgiye, derin bir saygıya, ömürlük bir teşekküre lâyıktır. Güzel kokuya gelince, onun Hazret-i Peygamber’e sevdirilmesinin hikmeti, rûha verdiği incelik ve derinliktir. Güzel koku, meleklerin de hoşlandığı tatlı bir huzur meltemidir. Ayrıca temizlik nişânesidir. Çünkü temiz olan güzel kokar. Nitekim Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in mübârek tenleri de her zaman gül kokusuyla ıtırlanmış hâldeydi. Âdeta gül, O’ndan damlayan mübârek terlerden meydana gelmişti. O güller şâhı, bir çocuğun başını okşasa, uzun müddet o yavrucağın başı misk kokardı. Namaz’a gelince, o da Hazret-i Peygamber’in gözünün nûru kılındı. Çünkü namaz, Allah ile mülâkattır ve O’nu görürcesine yapılan bir ibâdettir. Bu itibarla da göz nûrudur. PEYGAMBERİMİZİN YETİMLERE MUÂMELESİ Cenâb-ı Hakk’ın, Sevgili Rasûlü’nü bir “yetim” olarak dünyaya göndermesi, yetimliğe apayrı bir değer kazandırmıştır. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yetimler üzerine büyük bir şefkatle titrerdi. Kur’ân-ı Kerîm’de de yetimin muhâfazasına dâir pek çok âyet-i kerîme mevcuttur. Allah Teâlâ, yetimlere karşı hassas olmayı telkîn ederek şöyle buyurmuştur “Sakın yetime kahretme! Kötü muâmelede bulunup onu ezme!” ed-Duhâ, 9 Hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulur “Müslümanlar içinde en hayırlı ev; içinde yetime iyi muâmele edilen evdir. Müslümanlar içinde en kötü ev de yetime kötü muâmele edilen evdir.” İbn-i Mâce, Edeb, 6 “Bir kimse, müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teâlâ onu mutlakâ cennete koyar.” Tirmizî, Birr, 14/1917 “Bir kimse sırf Allah rızâsı için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap yazılır...” Ahmed, V, 250 Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- toplumdaki kırık kalplere karşı, gerekli ictimâî vazîfelerin yapılmasını ısrarla tavsiye ederlerdi. Nitekim bu hususta “Kim mes’ûliyeti altındaki kız veya erkek yetim çocuğuna iyi davranırsa; o ve ben cennette beraber bulunacağız.” buyurarak iki parmağını yan yana getirmişlerdi. Buhârî, Edeb, 24 Kalbinin katılığından şikâyet eden bir sahâbîye de şu tavsiyede bulundular “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri doyur, yetimin başını okşa!” Ahmed, II, 263, 387 Yine şefkat ve merhamet zirvesi Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurmuşlardır ki “Ben her mü’mine kendi nefsinden daha ileriyim, daha üstünüm. Bir kimse ölürken mal bırakırsa o mal kendi yakınlarına âittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana âittir; yetimlere bakmak da benim vazifemdir.” Müslim, Cum’a, 43. Ayrıca bkz. İbn-i Mâce, Mukaddime, 7 PEYGAMBERİMİZİN HAYVANLARA MUÂMELESİ Rahmet Peygamberi’nin her davranışı rahmet ve muhabbet temelleri üzerinde idi. Çünkü O, yaratılanlara şefkatle yaklaşmış ve her muhtâcın ihtiyacını gidermiştir. Bu engin muhabbet deryâsından hayvânât dahî nasîbini almıştır. Nitekim câhiliye devrinin insanları, hayvanlara da çok insafsız ve merhametsiz davranırlardı. Canlı iken hayvanların -acımasızca- etlerini kesip yerler, hayvan dövüştürme müsâbakaları tertib ederlerdi. Bu vicdân zedeleyici manzaralara Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- son verdi. Ebû Vâkıd -radıyallâhu anh- anlatıyor “Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Medîne’ye geldiği zaman, Medîneliler, diri olan devenin hörgücünü kesiyor, koyunların da butlarından koparıp yiyorlardı. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buna mânî olarak –Hayvan diri iken ondan her ne kesilmiş ise, bu meyte lâşe hükmündedir, yenilmez.» buyurdu.” Tirmizî, Sayd, 12/1480 Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün yolda yüzü dağlanmış bir merkep gördü, üzüldü ve “Allâh’ın lâneti onu dağlayanların üzerine olsun!” buyurdu. Buhârî, Zebâih, 25 Yuvasından yavrularını alarak anne kuşu tedirgin eden kimselere “−Kim bu zavallının yavrusunu alarak ona eziyet etti, çabuk yavrusunu geri verin!” buyurdu. Ebû Dâvûd, Edeb, 163-164/5268 Bir defasında Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Mekke’ye gitmek üzere ihramlı olarak Medîne’den çıkmıştı. Üsâye mevkiine geldiğinde, bir gölgede kıvrılıp uyumakta olan bir ceylan gördü. Âlemlerin Efendisi -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ashâbından bir şahsa, herkes geçinceye kadar ceylanın yanında bekleyip kimseye hayvanı tedirgin ettirmemesini emretti. Muvatta, Hacc, 79; Nesâî, Hacc, 78 Yine Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- on bin kişilik muhteşem ordusuyla Mekke’nin fethine giderken, yolda yavrularının üzerine gerilmiş, onları emzirmekte olan bir köpek gördü. Hemen ashâbından Cuayl bin Sürâka’yı yanına çağırarak onu bu hayvanların başına nöbetçi dikti. Anne köpeğin ve yavrularının İslâm ordusu tarafından ürkütülmemesi husûsunda tembihte bulundu. Vâkıdî, II, 804 Bir gün derisi kemiğine yapışmış bir deveyi görünce de sahibine “Konuşamayan bu hayvanlar hakkında Allah’tan korkun! Besili olarak binin, besili olarak kesip yiyin!” buyurdu. Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2548 Yine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Ensar’dan bir kimsenin bahçesine uğramış, orada bir deve görmüştü. Deve, Peygamber Efendimiz’i görünce inledi ve gözlerinden yaşlar aktı. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- devenin yanına gitti, kulaklarının arkasını şefkatle okşadı. Deve sâkinleşti. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “–Bu deve kimindir?” diye sordu. Medîneli bir delikanlı yaklaştı ve “–Bu deve benimdir ey Allâh’ın Rasûlü!” dedi. Fahr-i Kâinât Efendimiz “–Sana lutfettiği şu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? O senin, kendisini aç bıraktığını ve çok yorduğunu bana şikâyet ediyor.” buyurdu. Ebû Dâvûd, Cihâd, 44/2549 Yine bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yolda giderken bir grup insana rastladı. Binek hayvanlarının üzerinde oldukları hâlde durmuş muhabbet ediyorlardı. Onlara şöyle buyurdu “Hayvanlarınıza, onları yormadan güzelce binin ve kullanmadığınız zaman da güzel bir şekilde istirahat ettirin. Onları yollardaki ve sokaklardaki konuşmalarınız için kürsü edinmeyin sırtlarında oturarak sohbet etmeyin. Nice binilen hayvan vardır ki, sırtına binenden daha hayırlıdır ve Allah Tebâreke ve Teâlâ’yı ondan daha çok zikretmektedir.” Ahmed, III, 439 Yine Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir gün koyun kesen bir adama rastlamıştı. Adam, kesmek üzere koyunu yere yatırdıktan sonra bıçağını bilemeye çalışıyordu. Bu katı ve duygusuz davranış karşısında Rasûl-i Ekrem Efendimiz adamı şöyle îkâz etti “Hayvanı defalarca mı öldürmek istiyorsun? Bıçağını, onu yere yatırmadan önce bilesen olmaz mıydı?” Hâkim, IV, 257, 260 Bir hadîs-i şerîflerinde de “Size kimin cehennemden, cehennemin de o kimseden uzak olduğunu söyleyeyim mi?” diye suâl ettikten sonra “O kimseler nâzik, müşfik, merhametli, cana yakın ve yumuşak olanlardır.” buyurmuşlardı. Ahmed, I, 415 Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- merhametli ve merhametsiz kişilerin durumunu bir hadîs-i şerîflerinde şöyle açıklamaktadırlar “Günahkâr bir kadın, çölde susuzluktan dili ile kumları yalayan bir köpek görmüştü. Ona merhamet edip ayakkabısı ile kuyudan su alarak köpeğin susuzluğunu giderdi. Cenâb-ı Hak da, bu kadının günahlarını affetti. Diğer bir kadın da, kedisini umursamayıp aç bırakmıştı. Hattâ yerin haşerâtını yemesi için bile ona müsâade etmemişti. Nihâyet kedi açlıktan öldü. O kadın da bu merhametsizliği sebebiyle cehennem yolcusu oldu!”[29] Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu ölçülerle bir câhiliye toplumunu Asr-ı Saâdet nesli hâline getiriyordu. Bir zamanlar insanlara bile muâmelesi bozuk olan kimseler, hattâ kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler, neticede hayvanâta kadar uzanan bir merhamet ve şefkat kutbu oluyorlardı. Zira kendilerine üsve-i hasene / en mükemmel bir örnek şahsiyet olan Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- küçük bir serçenin hakkına dahî riâyet ediyor ve onları târifsiz bir hassâsiyet ile yoğuruyordu. Yılan ve akrep gibi öldürülmesi gereken muzır hayvanların bile fazla azap çekmemeleri için bir vuruşta öldürülmelerini emrediyor “Kim keleri ilk darbede öldürürse ona yüz sevap yazılır. İkinci vuruşta öldürürse daha az yazılır. Üçüncü vuruşta ise bundan da az sevap kazanır.” buyuruyordu. Müslim, Selâm 147; Ebû Dâvûd, Edeb 162-163/5263 Zararlı hayvanların öldürülmesinde dahî merhamet tavsiye edilmesi, kâ’bına varılmaz bir şefkat numûnesi değil midir? Peygamberimiz Övünmezdi Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yaşadığı bütün bu yüksek kulluk ve ahlâk sebebiyle hiçbir zaman övünmezlerdi. Allâh’ın kendi üzerindeki nîmetlerini sayar; “Lâ fahre Övünmek yok!” diyerek büyük bir tevâzûya bürünürlerdi. Tirmizî, Menâkıb, 1; İbn-i Mâce, Zühd, 37; Ahmed, I, 5, 281 Gurûrun kaynağı, övülmek ve takdîr edilmektir. Bu hâl, insanları şımartan sebeplerden biridir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insanların en şereflisi olup Allâh’ın medhine nâil olduğu hâlde, sahâbesine “Bana, Allâh’ın kulu ve Rasûlü’dür» deyiniz!” buyurmuştur. Buhârî, Enbiyâ, 48; Ahmed, I, 23 İnsanda kul olma özelliği vardır. İnsan, ya eşyâ ve menfaatlerine, ya da Rabbine kul olur. Rabbine kul olma, insanı, nefsin menfaatlerine ve eşyâya köle olmaktan korur. Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hayâtın zıt yönleri arasında kurduğu dengede, en küçük bir kusur, yetersizlik ve eksiklik göstermemiştir. Tarihte böyle ikinci bir şahsiyet örneği bulabilmek mümkün değildir. Toplumlarda hayâtın bâzı kısımlarında mahâret ve üstünlüğü olan şahsiyetlere rastlanmaktadır. Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’inki ise bütün üstünlüklerin bir kişide toplandığı yegâne örnektir. En Güzel Örnek Resulullah Hâsılı O, her hususta gelmiş geçmiş en müstesnâ ve yüce bir örnek şahsiyetti. Bir ömür “1. Kullukta, 2. Muâmelâtta, 3. Ahlâkta” bütün insanlığa kâ’bına varılmaz hasletler, fazîletler, gayretler, kısacası, maddî-mânevî eşsiz güzellikler armağan etti. Zira O, ümmetine örnek şahsiyet olmanın mes’ûliyetini lâyıkıyla idrâk etmiş bir ebedî saâdet rehberiydi. Bu meyanda O’nun namaza olan hassâsiyeti, her şeyin fevkindeydi. Gecenin az bir kısmını uykuda geçirir, mübârek vücudu çoğu vakit yatak görmezdi. Herkes geceleyin tatlı uykularında iken o secdede gözyaşı hâlinde idi. Ömrünün sonlarına doğru, hastalıkları had safhaya vardığı anlarda dahî gücünü toparlayabildikçe hücre-i saâdetinden çıkarak mescide varmış ve namazını cemaatle kılmıştı. Abdullah bin Şıhhîr -radıyallâhu anh- Peygamber Efendimiz’in namazdaki huşûunu şöyle anlatmaktadır “Bir keresinde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in yanına gitmiştim. Namaz kılıyor ve ağlamaktan dolayı göğsünden, kaynayan kazan sesi gibi sesler geliyordu.” Ebû Dâvûd, Salât, 156-157/904; Nesâî, Sehv, 18 Ramazan orucundan başka mü’minlere farz kılınmış oruç olmadığı hâlde, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in hiç oruç tutmadan geçirdiği ay veya hafta pek nâdirdir. Hazret-i Âişe vâlidemiz buyuruyor ki “Rasûl-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bâzen sürekli olarak oruç tutardı. Öyle ki, artık bir daha orucu bırakmayacak zannederdik.” Buhârî, Savm, 53 Her ayın on üç, on dört ve on beşinci günlerinde, Şevval’de altı gün, Muharrem’de aşûre orucunu ihmâl etmezdi. Bunlara ilâveten pazartesi ve perşembe oruçları da âdetiydi. Zekât âyetiyle de mü’minlere zekât vermelerini, hayır için infâk etmelerini emretmişti. Lâkin en güzel infâkı evvelâ kendisi tatbîk ederdi. Cenâb-ı Hakk’ın “...Kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda infâk ederler.” el-Bakara, 3 buyruğunu en güzel şekilde yaşar; hayra sarf edilen malı ve takvâ sahibi ticâret erbâbını senâ eylerdi. Dipnotlar [1] İslâmî ilimlerin dayandığı bu temel, “nass” tâbir olunan Kur’ân ve Sünnet’tir. Sünnet, Rasûlullah Efendimiz’in kavlî, fiilî ve takrîrî hâl ve davranışlarıdır. Kur’ân ve sünnetin açık olarak hüküm koyduğu hususlarda ictihâda yer yoktur. [2] İctihad, Kur’ân ve Sünnet’in açık olarak hüküm beyân etmediği mevzularda, müctehidlerin belli usûller dâhilinde yine Kur’ân ve Sünnet muhtevâsı içinde meseleleri çözüme kavuşturmalarıdır. [3] Ali Yardım, Peygamberimizin Şemâili, İstanbul, 1998, s. 49. [4] Ayrıca bkz. Ahmed bin Hanbel, el-Müsned, İstanbul 1992, IV, 199. [5] Bkz. İbn-i Sa’d, et-Tabakâtü’l-Kübrâ, Beyrut, Dâru Sâdır, I, 121, 365, 422-425; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, Beyrut 1988, IX, 13. [6] Bkz. İbn-i Mâce, Et’ime, 30; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Evsat, II, 64. [7] Yâr-ı Gâr Mağara dostu mânâsına gelir ve Efendimiz ile Hz. Ebûbekir’in Sevr Mağarası’ndaki arkadaşlıklarını ifâde eder. Zamanla samimî dostluklar için de kullanılır olmuştur. [8] Bkz. Ahmed, VI, 349; Heysemî, VI, 174; İbn-i Sa’d, V, 451. [9] Vâkıdî, Meğâzî, Beyrut 1989, II, 854-855. [10] Ayrıca bkz. Ebû Dâvûd, Harâc, 33-35/3055; İbn-i Hibbân, Sahîh, Beyrut, 1993, XIV, 262-264. [11] Ahmed, ez-Zühd, yy. ts., s. 59. [12] İbn-i Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, Beyrut 1988, I, 42. [13] Ahmed, V, 235; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, Beyrut, 1988, IX, 22. [14] Bkz. Ahmed, II, 298; Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr, tahk. Hamdi Abdülmecid es-Selefî, Beyrut, Dâru İhyâi’t-Türâsi’l-Arabî, X, 162. [15] Tirmizî, Zühd, 44/2377; İbn-i Mâce, Zühd, 3; Ahmed, I, 301. [16] Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, Beyrut 1990, V, 225 [17] Bkz. Müslim, Nüzür, 8; Ebû Dâvûd, Eymân, 21/3316; Tirmizî, Zühd, 50; Ahmed, IV, 239. [18] Buhârî, Menâkıb 25, Eymân 3; Müslim, Salât, 119; İbn-i Hibbân, IV, 534. [19] Bkz. Müslim, Fedâil, 79. [20] Ali el-Müttakî el-Hindî, Kenzü’l-Ummâl, Beyrut 1985, IV, 176/10044. [21] İbn-i Abdilberr, el-İstîâb, Kâhire ts., I, 214-215; İbn-i Esîr, Üsdü’l-Gâbe, Kâhire 1970, I, 295. [22] Bkz. İbn-i Sa’d, II, 197; Buhârî, Tıbb, 47, 49; Müslim, Selâm, 43; Nesâî, Tahrîm, 20; Ahmed, IV, 367, VI, 57; Aynî, XXI, 282. [23] Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, Mısır 1321, I, 146. [24] Peygamber Efendimiz bu sözüyle “Sabah akşam Rab’lerine, O’nun rızâsını dileyerek duâ edenlerle birlikte candan sabret. Dünya hayâtının süsünü isteyerek gözlerini onlardan ayırma. Kalbini Biz’i anmaktan gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme!” el-Kehf, 28 âyetine telmihte bulunmaktadır. Burada Allah, Rasûl-i Ekrem Efendimiz’e, İslâm’a ilk önce giren fakir ve düşkünlerle birlikte başlarına gelebilecek sıkıntılara sabretmesini ve onlara muâmelesinde oldukça hassas davranmasını emretmiştir. [25] Müslim, Eymân, 36-38. [26] Nesâî, Cihâd, 6; Ahmed, III, 429; Süyûtî, I, 125. [27] Develer, güzel ses ve tegannîye meftundurlar. Deve çobanları da, sürülerini hızlandırmak için tegannîde bulunurlar. Buna “Hidâ” denir. [28] Hz. Peygamber’in evliliklerinin hiçbirinde nefsânî bir temayül ve düşkünlük görmek mümkün değildir. O hiçbir kıza gençliğinde de tâlip olmamış ve kendisine tâlip olan, 40 yaşında, çocuklu, dul bir hanım olan Hz. Hatice ile evliliği kabul etmiş, ömrünün en zinde yıllarını onunla yaşamıştır. Ondan sonraki evlilikleri yaşlılık zamanlarına denk gelir. 54 yaşından sonra Bunların hepsi de kendi arzusuyla değil, ilâhî emirle gerçekleşmiş ve pek çok ilâhî hikmet yanında bilhassa dînin hanımlara öğretilmesi hedeflenmiştir. Üstelik bu evliliklere mazhar olan annelerimizin çoğu yaşlı, çocuklu ve çaresiz kimselerdir. Hâsılı Hz. Peygamber’in birden fazla evlilik devresinin hem yaşlılık zamanına hem de peygamberlik vazifesinin yoğun olduğu devreye rastlaması, bu evliliklerin ilâhî tâyinle ve İslâm’ı daha geniş kitlelere rahatça ulaştırma gâyesiyle gerçekleştiğini açıkça ortaya koymaktadır. Geniş bilgi için bkz. Osman Nûri Topbaş, Hazret-i Muhammed Mustafâ, I, 130-140. [29] Bkz. Buhârî, Enbiyâ, 54; Müslim, Selâm, 151, 154; Birr, 133; Nesâî, Küsûf, 14. Kaynak Osman Nuri Topbaş, Emsalsiz Örnek Şahsiyet, Erkam Yayınları İslam ve İhsan
Peygamber efendimiz Hz. Muhammed güzel ahlakı bulunan bir insandı. Güzel ahlak ise, iyi ve güzel davranışların genel adıdır. Ayrıca güzel ahlaka iyi ahlak da denilmektedir. Güzel ahlaka sahip olan kişiler toplum tarafından sevilen, terbiyesi iyi olan, saygısızlık yapmayan kişilerdir. Güzel ahlakı bulunan kişiler kötü olan her şeyden uzak durmaktadırlar. Dinimizde de güzel ahlak çok önemli bir kavramdır. Güzel ahlaklı kişiler güzel nefislere sahip kişilerdir. Bu yüzden de genel olarak günaha yönelmemektedirler. Bu durumda da Allah’ın gönlünü kazanmaktadırlar. İslamiyet’te güzel ahlakı bulunan kişilerin cennette yerleri hazır oldukları savunulmaktadır. Böylelikle güzel ahlak İslamiyet’te çok önemli bir kavram olduğu bilinmektedir. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed de güzel ahlaklı bir insandı. Hiçbir şekilde insanların kalplerini kırmamaya çalışırdı, kadınlara önem verirdi, kötü olan her şeyden uzak durmaya çalışırdı. Ayrıca Peygamber efendimiz Hz. Muhammed sürekli olarak “ Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim“ görüşünü savunmaktaydı. Ayrıca bu söz kuran-ı kerim de kalem suresinde de geçmektedir. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed bulunduğu her ortam da güzel ahlakını benimsemiş ve toplum tarafından her zaman sevilmiş bir insandır. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed birçok sayıda sıkıntı ve zorluk çekmiştir ama hiçbir şekil de güzel ahlakından ödün vermemiştir. Her zaman güzel ahlakı savunmuştur ve insanların güzel ahlaklı olmasını anlatmıştır. Peygamberimizin Güzel Ahlakı ile İlgili Hikayeler Peygamberimizin güzel ahlaklı ile ilgili hikayeler bulunmaktadır. Bunlardan biri ise bu hikayedir Peygamber efendimiz Hz. Muhammed bir gün gülerek göğe bakıyordu. Bir adam gelip peygamber efendimize neden güldüğünün sebebini sordu. Peygamber efendimiz ise şöyle demiştir Evet göğe gülümseyerek bakıyorum çünkü göğde bulunan iki meleğin hali beni güldürdü. Melekler kulların ibadetlerini ve günah, sevaplarını yazmak için yer yüzüne indiler. Fakat kul hastalık yatağına düşünce melekler Yüce Allaha giderek “ Yüce Allah biz kulların ibadetlerini yazmak için mükâfatlandırdık ama onlar hastalık yatağına düşmüşler“ Yüce Allah ise meleklere “ O kul hastalık yatağın da olduğu süre boyunca ibadetleri yapmaya devam ediyormuş gibi yazmaya devam edin. O kulların hesabını ben vereceğim“ buyurmuştur Güzel Ahlak Örnekleri Nelerdir? Güzel ahlak, ilim ve edebi bilen kişilere verilmiş olan bir addır. Güzel ahlaklı kişiler her zaman çevresi tarafından sevilen kişilerdir. Bu kişiler yalanlardan, iftiralardan, dedikodulardan vb. Bütün kötülüklerden uzak durmaktadırlar. Güzel ahlaklı kişiler her zaman sevap kazanmaktadırlar. Yüce Allah güzel ahlaklı kişileri sevmektedir. Güzel ahlakı bulunan kişilerin cennette yerlerini hazır oldukları da söylenmektedir. Günlük yaşam da güzel ahlak örnekleri bulunmaktadır. Bu örnekler şunlardır zaman güler yüzlü biri olmak Temiz biri olmak İnsanlara karşı merhametli olmak Yalan söylememek, her zaman doğrudan yana olmak Büyükleri saymak, saygılı olmak küçükleri ise sevmek Sürekli Salih ameller işlemek Her türlü haksızlığa karşı doğru bir şekilde savunmak ve sabırlı biri olmak Kendi yanlışlarını görmek ve insanları eziyet etmemek Güzel Ahlak ile İlgili Hadisler Nelerdir? Güzel ahlak ile ilgili hadisler bulunmaktadır. Bu hadislerden bazıları şunlardır 1.“İyilik güzel bir ahlaktır. Günah ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediği şeylerdir. “ “Sizin en hayırlınız, ahlakı güzel olanlardır. “ “Kıyamet gününde mümin kulun terazisin de güzel ahlaktan daha değerli bir şey bulunmaz. Allahu teala çirkin hareketler yapan, çirkin sözler söyleyen kişilerden nefret eder.
hz muhammedin güzel ahlakla ilgili hadisleri