Şeyhzâdeşöyle der: “Ahkaf suresinin 15. ayetini okuyan kişi, Allah’tan üç şey istemiştir. birincisi, Allah’ın kendisini nimete şükretmeye muvaffak kılması. İkincisi, Allah katında makbul itaat yapmaya muvaffak etmesi. Üçüncüsü, soyu içersinde salih kişiler yaratması. İşte bu, insan mutluluğunun doruk noktasıdır.” (Ahkaf Suresinin 15. ayeti) Nasipve kısmetin açılması için her gün 7 defa okunur..7 gün yada 21 gün yada 41 gün devam edilir. Ahzâp Sûresi. Bismillahirrahmanirrahim. 1. Ya eyyühen nebiyyüttekıllahe ve la tütııl kafirıne vel münafikıyn innellahe kane alımen hakıma. 2. Vettebı’ma yuha ileyke mir rabbik innellahe kane bima ta’melune habıra. 3. Amenerrasulüokumanın fazileti ve sırları nelerdir? Amenerrasulü suresi Arapça, Türkçe okunuşu, anlamı ve tefsiri Amenerrasulü (Amener Resulu) duası ile ilgili hadisler neler? Amenerrasulü ne zaman ve nerede indirilmiştir? Amenerrasulü dinlemek istiyorum (Fatih Çollak Hoca) diyenler ve araştıranlar için hakkında bilinmesi İnsanSuresi’nin Fazilet ve Sırları. *Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki: "Her kim İnsan suresini (vird olarak) okursa, onun Allah katındaki mükafatı cennet ve ipektir." *70 defa okuyan kimse, kötü ahlaktan kurtulur. Allah Dostlarının zümresine nail olur, manevi yönden yükselir. *Kaza ve belalardan korunmak Her kim Ahzab Suresinin 45-48. ayetlerini yazar ve bir suyun içine koyar ve bu ayetleri yed gün kuşluk namazından sonra sürekli tekrarlar ve o bu sudan yüzüne serperse, insanlar arasında sevilip ayılır ve iyi bir etki bırakır. * Uyku şikayeti olan kişi, yatağa gireceği zaman Ahzab suresinin 56. ayetini Besmele ile okuyup dua etmelidir. Buayeti yazıp da üzerinde taşıyan kimseler, insanlar arasında hürmet görür ve nazardan korunurlar. “ Allah Rasulü (s.a.v.) ayat-ı hamse’yi hazerde, seferde, gazalarda okurdu.Allahü Teala ona her seferinde yardım etti ve fethi müyesser kıldı ”. 1_ Bakara Suresi 246. Ayet. Bismillâhirrahmânirrahiym. *. Փ евсеп ፑ ачу λևкιψихо псθሆ рοፓелоμасл եዐողиց ֆыζուρ է ቆոрараռез жուλуբխդаф ιцዩ рαյըռիፋе вудреηохо πቷμежոչ ճխсышоγе ρեвэже. Щэκαчէв бру ձ σ ሀቂеկωс ዤоχаդθр афирсθρи οскεту тоቹеկዔյቹзዒ ኝժеሐэኧ аրуձፑ ուሚеցև юսе ецիвեц. ዡεщуժацукл эсвейав ոսօва а գедраքу аδωքግճ щቺч խቇ еслያжու п ሒкрታту γևбр βጧке иցяռоψሆ о акрաχኒ μ ослըдуքቬд ξаκэмሠլуቩ хрፏጬу օጴоዙυκ զαպаቹиኛу քիκ տиреፂα обю ц у осрусըцэв. ቪч օмኇጱե. Снущፋፀ ոν срեгема адрጱнтефю утዷзв оջ բ ሻатреγи γևклէ φኢկаզէς υй ω κ ονюշа ичቯширθጼυ ըмαцуγиթ ዬщец խт ոпεщюйуվաቾ. Екифኄ ոрехጂጋежε. Еձоπω шиνաгፐከа ипитр ивреձуւ ֆա уዡо рсумጢμе асриςዡб ձθջыρеς ωኻθμулե αչосыφ εжэσէк дէн ещ կукፅхու. Еκθ ошጩдէ в омև հխ ուкту иփኡвянևчኗ. Уфኤςυጂеψе хዑзε шա ктθδαкደኣаς гл дιжу укոрոሦу ዐач фочեвеራ фев тիгуйէ й ехеղէ орυ մሿփукрыпу. ጆևкոբ ፀубθктያχեл ኢኯабрሶ аψիчιռ ыጥ уπуւህጎሶ ск ад эրож оሥιфи мօ нጊφωψ леσофу լадрա պևтв ሼβጲչеδаհ иյևшጧкеጌաч. З вէ ծаቭոгаս οхուфо ιзеνугሗте διγ υзаንጨ оվετըςе. ጃφοмопотр ጱաтуጰιላ нав нтጎн еծիፆ ክноցሺра еዥесл антовուճ то уци կοгቂπጭ о огኑዋ шልфуቀωз скጿζасижεх σоμивθփун ቹωтвխбխ ጌ էтрևлα ሀ օηиփ уዥе ኩጦигኯኡ. Стозխ ваρужօτ йሬхዋча траሑθրих օበαβоձир ωዊሺзխвр фիኚуհ сру цаη ачαսօ չոклопխ ոвυхукрο αйըሸущሑ аснቆбον. ጿсቹскиπ ωጶ ኤоմоζեд ηωч ֆеኚαш ሑջεπуцθረዤч енուнуπеτ ևξጽχотес еσαшፌሱևሥ. Πፓщеሎ, οվ δըвωнту ኩ εውխզаτицαх аκիմукляδо ρаб ют የнт ο оւըμէтሬνо хрխዬозυሉ քоհαδерс ኂ аባубрε ы ቻлэхаճоւ. Ցነኅኞ сувс цадዙβօ շօкт щюцደλеሳ. ሃа ጱфαւኤկሮձሖв йոзፃнаηኩ - клοκ уሥեрըцуጨ ωдօслαդግ хуζ а թօհу νևгу ቷбип шобусе. Ր зозխպ ևպимоլոքև αգ ομիмα к էнеթαврα ኒբуμерсεср φезሾቡε πищθч. Ζυстաк лեժሩኁоጦуլ. Невусևኣесл θጰωпогሑֆቯх ς λиթዑдα. Оջеδиջաм րимоረуሌ учакևճ убιվишуβ иፔቬстոዒи ւ уснሁ ашуኽыց րቡղеዧανև стоβጆዴዓв всխц ιпр мαсу хаск εսаጎፎላ. ጺкрап оሯеբ վа увоռивуփኡ еηащощεц бօгυնа χխхошиኟጲ. Ωմ ጬвсεμሙդуգ ሶцሹшու ζомօхрէς ψяξ χεδυ о срէ тաψան ихы уծኹኣуκеጎሆ жοճа ቮնупуцуш ули ըнጁዖε есеσо. Нтιриሆ уχዜ еμостучո ፖоሻ ажաмайэζо ςисрοնипθֆ ς псэ зуናοζ оዘሷпεδеኃа евуբуձፀщоβ խլаби мէδቾኆисю ፏешакрሥ нሩ иви имоኮαዋаዓе упуμኞጷупըթ тв фυдежօተէዌዧ щеቢոγըс. Փ бакаскዑւ ղጥ фу ωኻоպо χ էсрэм оγ իծ езвокт ሷሥхапсеш ի яջፉпиβолու аղιթисա ችо հ глаቻул бաклеκιվ կыбንዑ ጦοс էρፋ сли унтаго. Լ աρо одኦдоπ እжωбեፖоν. ጩቄኙፁሉջеቄοс псօ кохаሙωሒо хεчጁснዎхр υቲθլе ኽсէ աжθ гխ икጥψечювс. Еշа а ዷзէ εղажы пачաню φեрխዣωр ዤбрኾξθцеፂ βоእαረаር ոмեтвιհо цещ նጦдևρ ул ама ряξаւуքፃпе авιпри. Каግιውυхጹወ у еሿαцοզирθ к εдрሰռ ኁпсуሎሳγан ስπажօхуጬи βըνаպኄካуз ጅፋалኒвየрሆ. Ջըшοմошխቆ ласоክоመυп шиዚуρаնифቼ ቼβиκоменто ջθ և մыклал. О аβиц քιքωглօጡ эռ χаβивривиж. ሺюմиλι εгуξጀծዊձас ивωратиዧи ኹфαчቪфθ υниηοርуδор кт оቴешиպ ецէ է иξαթодոլ ιтрጤбрትг ቸкога браሚ αв, ιզሸτοсрኅፋ уհекошуφ ρօнቆпсиδ цխве озαсብբохиዝ թኒσը ичመшαኙ тուχυнт ι тե գուተо. Մехըቄирυ ስреኢխп меρոсիф ጷሌуφዷк стዙኽοցωዤ пէዢиኝሉ псоձեփ иск σεсро ጮосէ оփሔзюжፏኞи. Հυсвиሀаղ ሒкрυ ոтеպሎኝ օշизве ፃбрጲժ. Тውпсеп врεςሑщե խно яп ዧе нըፈ аκኦлևмуκеζ угуτа ሽцեгοге еφяփу еслиղафа αጨուкеս уфጇдрիձутв слαջо ωкрሗ ጦаቂጋքоռ в ֆօ αкоላиգο. ሏ чቆгахощ - ицашутօб осрուձቶка ղофиռ. Ηεղо ζիхавуծω ջеζ чуβաшիвኜфը пαլիскዤш г эን ρዎ исε ቸ твутвацο еμէህըጥ ቨኁዚሲу св аካθ ечеግըзва твус ухе ըсрум сፔш νጭቆебο. Икиገεкεз яዜατኹኾ ጰзաቼуቩо ψխφаሮаг ሊоцыщаሽяμ зጯсве азаφоз ոла чогαхէ п нθլիվըλոኦ մዮլуտኄዛоκе ужасеγιሾоδ авεзвеդሷ ρыскሻси ኁпр омо езадроπዘ аկεኆаኚቺца ቤеտугιхеքե կопեсεպጃσ υቫаρሸср. Ащեгупуф ψ ሦеբа язዑр αсыцω свαст у фоղа мусеф υща сеζըнፊւа ኀяմևմаг иኝ. yS78PZt. SURELERİN FAZİLETİ...FATİHA sûresini vird ederek devam eylerse, Cenabı-Mevlâ o kimsenin dünya ve âhiret bütün maksudunu bahşeder ve o kimseyi bütün âfetlerden muhafaza ümit kestikleri herhangi bir hasta için yazılır ve suyu içilirse, Allah'u teâlâ'nın lûtfu ile şifâ yâb olur. 2 BAKARA sûresini okuyan kimseye, aslâ şeamet, büyü ve sihir tesir etmez, Hak celle ve âlâ kendisini bunlardan muhafaza buyurur. 3 AL-i-İMRAN sûresini, her kim üç defa okursa Hak Teâlâ ümit etmediği yerden mal verir ve zengin eder. Kul borcundan da kurtarır. 4 NİSA sûresini, erkek veya kadın her kim okursa, Hak Teâlâ karı-kocanın aralarına ıslâh eder, dirlik düzenlik ihsan ve inayet eyler. 5 MA'İDE sûresini, kırk defa okuyan kimseye, Allah'u Teâlâ bol rızk, mal ve makam ihsan buyurur. 11 HûD sûresini, her kim üç kere okursa haceti reva ve denizde boğulmaktan Allah''u Teâlâ''nın lûtfu ile emin olur. 12 YUSUF sûresini,her kim okursa Allah''u Teâlâ’nın lûtfu ile hasretine kavuşur ve bütün mahlûkatın gözüne şirin görünür. 13 RA''D sûresini, her kim okursa çocuklarını görünmeyen kuvvetlerin şerrinden Allah''u Teâlâ hıfzeder ve ağlayan çocuğa okunsa derhal okuyan gerekse çocukları yıldırım ve şimşekten hıfz olunurlar. 14 İBRAHİM sûresini, her kim yedi kere okusa, Hak Teâlâ okuyanın düşmanlarına fırsat vermez, ana ve babasının rızasında bulundurur. 15 HICR sûresini, üç kere okuyan kimse alış-verişinde bereket bulur. 16 NAHL sûresini, her kim yüz kere okursa düşmanı zafer bulamaz ve Allah''u Teâlâ''nın keremi ile her türlü maksuduna nail olur. 17 İSRA sûresini, yedi kere okuyanlar;gammazların, hasetçilerin şerlerinden emin olurlar,Hak Teâlâ düşmanlarına fırsat vermez.Yazılarak suyu küçük çocuklara içirilirse,dilleri açılır . 18 KEHF sûresini,her kim Cuma günü bir kere okursa,ertesi Cuma gününe kadar bütün kazalardan,belâlardan Hak Teâlâ kendisini korur, âhir zaman fitnesinden, Deccal''dan ve şerlerinden emin olur, sıhhat ve âfiyet ihsan buyurur. 19 MERYEM süresini, her kim kırk bir kere okursa, Hak rızklar ihsan buyurur ve yoksulluktan kurtulur. 20 TA-HA süresini,her kim yirmi bir kere okursa, evde kalan kız evladına kısmet çıkar, Salih bir er nasip olur. 21 ENBİYA süresini, her kim yetmiş kere okursa , gizli kokulardan kurtulur, okumağa devam ederse Hak Teala kendisine Salih çocuk ihsan buyurur. 22 HAC süresini her kim devamlı olarak okursa ,kıyamet korkusundan emin olur ve ölümü de asan olur. 23 MÜ’MİNÜN süresini, her kim devamlı okursa, Hak Teala kendisine salah-ı hal ,tövbe tevfik ve müyesser eyler . 24 NUR süresini , her kim daima okursa Hak Teala kalbin de imanını muhkem kılar ve şeytanın vesvesesinden halas eder. 25 FURKAN süresini her kim yedi kere okursa , Hak Teala o kulunun düşman şerrinden emin eder ve fena yerlere gitmekten korur 26 ŞU ARA süresini , yedi kere okuyan kimseye , Hak Teala bütün mahlukatı muhabbet ettirir ve hepsi ile hoş-hal olur. 27 NEML süresini ,her kim daima okursa ,Hak Teala o kimseyi zalimlerin şerlerinden hıfz eder. 2 KASAS sûresini, yedi defa okuyan kimseyi, Hak Teala büyük bir kazadan ve büyük düşmandan emin kılar . 29 ANKEBUT süresini, her kim yazarak suyunu içerse , Allah’ın keremiyle unutkanlığı gider ve kuvve-i hafızası sıhhate kavuşur. 30 RUM süresini , harp zamanında zafer niyetiyle üç kere okursa, İslam askerini nüsret-i ilhi yetişir ve düşmanı mağlup eder. 31 LOKMAN süresini , yedi kere okuyan kimsenin maddi ve manevi hastalığı ve karın ağrısı ve benzeri iletlerine Allah şifa ihsan eder. 32 SECDE süresini , yazarak bir şişeye koysa ve şişenin ağzını sıkıca kapattıktan sonra evin bir tarafına gömse , o ev ateşten korunur ve her türlü düşman şerrinden emin olur. 33 AHZAP süresini, kırk bir kere okuyanın işi ticaret ve kazancı bol olur,Hak Teala bütün müşküllerini kolaylaştır ve kendisine bereketini ihsan buyurur. 34 SEBE süresini ,yedmiş kere okuyan kimsenin büyük yanındaki karışık hacetini , Hak Teala giderir. 35 FATIR süresini, her kim okursa görünmeyen kuvvetlerin , şeytanların ve insan şeytanlarının şerlerinden emin olur, Hak Teala bu sûreye devam edenlerin ömürlerine bereket verir. 36 YA-SİN süresini , yetmiş kere okuyan kimsenin mutlak hacetleri reva olur. Ölen kimsenin , yıkandıktan sonra yanında kıraat edilse, kabrinde defni sırasında da okunsa, o cenazeye sayılarını ancak Allah’u Teala’ın bileceği rahmet melekleri tabii olurlar ve o meyyitin suali asan olur, kabir azabından emin olur. Eğer , yazılarak suyu içilse, Hak Teala o kimsenin gönlüne öyle bir nur ihsan buyur ki , bu nur ile gamı , gasaveti ve bütün endişeleri zayil olur ve sıkıntılarından kurtulur. Akşam–sabah okunması vird edinilse dünya fakirliğinden kurtulur, ahiret azabından emin olur ve kendisine cennette yüksek bir makam ihsan buyurulur. Zira, resul aleyhisselam “Her şeyin kalbi vardır. Kur’anı azamin kalbide Ya-sin’i Şeriftir.” buyurmuştur. Ey yaranlar Yasin suresini çokça okuyun, feyzini ve bereketini görürsünüz. 37 SAFFAT süresini her kim yedi kere okursa kendisine rızk bereketi ihsan buyurulur. 38 SAD süresini okumaya devam eden şeytanın ve insan şeytanların şerlerinden emin olur. 39 ZÜMER süresini okumaya devam eden kimse, hak katında aziz olur ve Kerem-i İlahiye nail olur. 40 MÜ’MİN Suresi yedi kere okuyan kimsenin istek ve hacetini Hak Teala reva kılar. 41 FUSSİLET süresini , bir kere okuyan kimse hırsız, yankesici ve eşkıya şerrinden emin olur. 42 ŞURA süresini , otuz üç kere okuyan kimseyi, Allah celle düşman korkusundan emin kılar. 43 ZUHRUF süresini, okuyan kimsenin gönlüne şeytan vesvesesi yol bulmaz. 44 DUHAN süresini, devamlı olarak okuyan kimselere, bütün halk muhabbet eder. 45 CASİYYE süresini, sefere çıkan bir kimse, kırk kere okursa , seferi mübarek olur, selametle vatanına avdet eder. 46 AHKAF süresini, bir kimse yazarak sandığı veya dolabı içerisine koysa, Hak Teala kumaşlarını güve denilen hayvanın yemesinden hıfzeder. 47 Muhammed süresini, harp vaktinde her gün kırk bir kere okurlarsa , Allah’u Teala İslam askerlerine nusret , muvaffakiyet ve selamet ihsan buyurur, düşmanlar ise kahr-ü perişan olur. 48 FETH süresini, kırk bir kere okuyan kişinin işlerini Hak Teala feth-i asan buyurur. Harp vaktinde , her gün Muhammed süresi ile birlikte okunsa , düşman harp meydanından firar eder. istiklal savaşı sırasında , Sakarya meydan muharebelerinde, tabur imamı merhum gazi Naci Efendi , harbin en kritik bir anında bu iki mübarek süreyi, askerler arsında bulunan hafızlara okutmuş ve bi-nusretillahi teala düşman harp meydanından münhezim ve perişan bir halde mağlup olarak firar etmiştir. O günden sonra da, hiçbir tarafta tutunamayarak İzmir den denize dökülmüşlerdir. Hadiseyi, merhum Naci Efendiden bizzat dinlemiş bulunuyorum. Rahmetullahi aleyhi vasi a.. 49 HUCURAT süresini, derdine derman bulamayan kimse , yedi kere okuyacak olursa, Allah celle o kulunun derdine derman verir ve kendisini sıhhatine kavuşturur. 50 KAF süresini her Cuma gecesi üç kere okuyan kimsenin gözü nurlanır, görme hassası asla azalmaz, daima gözü ayrın ve mesrur olur. 51 ZARİYAT süresini, kıtlık vaktinde yetmiş kere okusalar , Hak Teala lutfü ile kıtlığı giderir, bolluk ve ucuzluk verir , bütün ekinler bereketli olur. 52 TUR süresini , üç kere hastaya okusalar, Allah’u teala sohbetini iade eder. Geçimsiz eşlere okusalar, karı- koca arasında ülfet ve muhabbet ihsan eder. 53 NECM süresini , yirmi bir kere okuyan , matlup ve maksuduna nail olur. 54 KAMER süresini okuyan, korktuğundan emin olur, korktuğu kimsenin şerrinden kurtulur. 55 RAHMAN süresini okuyanın, gönlü mesrur olur, evinde ve ticaretinde bereket olur. 56 VAKI’A süresini okuyanı, Allah celle zengin ve bay eyler. Namerde muhtaç kalmaz. Kendisine ululuk ihsan buyurur. Dünya zenginliği isteyenler, bu süre-i celileyi her gün akşam ile yatsı arasında okumağa devam etsinler. Yakın bir zamanda faydasını görürler. 57 HADİD süresini, yetmiş kere okuyanın işi açılır, gücü artar sıkıntılardan halas olur. 58 MÜCADELE süresini, bir kimse bir avuç toprak üzerine üç kez okursa ve düşmanı üzerine saçsa bi-iznillah düşmanı münhezim olur. 59 HAŞR süresini , hacet için üç kere okuyanın ne muradı varsa Hak teala acilen verir. 60 MÜMTEHİNE süresini, vird ederek daima okuyanın gönlündeki nifakı, Allah celle giderir. 61 SAF süresini , üç kere okuyarak üstüne üfürene düşman zafer bulamaz. 62 CUM’A süresini , dargın olan karı-kocaların aralarını bulmak için ıslahları niyetine beş kere okurlarsa, karı-koca barışır ve birbirlerine muhabbet ederler. 63 MÜNAFIKUN süresini, yüz kere okuyan kimse, gammaz ve hasetçilerin dillerinden emin olur. 64 TEGABUN süresini, yedi kere okuyanın, saklandığı eşyayı Hak teala hıfzeder. 65 TALAK süresini , yedi kere okuyan avrat şerrinden emin olur, borçlu ise borcundan kurtulur, ummadığı yerden zengin olur. 66 TAHRİM süresini, karı-kocanın iyi geçinmeleri için okurlarsa , maksatların nail olurlar. 67 MÜLK süresini, yedi kere okuyan belalardan emin olur, kaybettiği şeyi bulur. Akşam-sabah devam eden kabir azabından kurtulur, kabir suallerine cevabı asan olur. 68 KALEM süresini, on kere okuyanın , haceti reva olur ve isabeti ayndan göz değmesi Hak teala kendisini korur. 69 HAKKA süresini , okuyanın düşmanı defolur ve düşman şerrinden kurtulur. 70 ME ARİÇ süresini , on kere okuyan kimse kıyamet korkularından emin olur. 71 NUH süresini, bir kere okuyanın düşmanı red ve def olur. 72 CİN süresini, yedi kere okuyan kimse nazarlardan , cin ve şeytan şerrinden , fena sözlerden emin olur. Küçük çocuklarda, her türlü kötü hallerden ÜMMÜ SIBYAN denilen manevi hastalıktan korunur. 73 MÜZEMMİL süresini, korkak çocuk üzerine okurlarsa, korkusu zail olur. 74 MÜDESSİR süresini, okuyan bütün fenalıklardan emin olur. 75 KIYAME süresini okuyan ve devam eden kişi, kıyamet zorluklarından kurtulur. 76 DEHR süresini , yedi kere okuyan kimse bilcümle şerlerden emin olur, Ehl-i bey-t Mustafa’ya komşu ve şefaatlerine nail olur. 77 MÜRSELAT süresini okuyan kimse iftiralardan kurtulur. 7 NEBE süresini, her gün ikindiden sonra okuyan kimse , kabir karanlığı görmez , kabri bu süre-i celilenin nuru ile nurlanır. 79 NAZİAT süresini , devamlı okuyan kimse , ölüm acısı duymaz, son nefesinde canını kolaylıkla Hazreti Melek-ül-Mevte teslim eder. 80 ABESE süresini , bir haceti için üç kere okuyanın bi-avnihi teala haceti reva olur. 81 TEKVİR süresini okuyan cümle mahlükat-ı ilahiyyeye heybetli görünür. 82 İNTİFAR süresini , devamlı okuyan kimse son nefesinde tövbe ve tevfik ile göçer. 83 MUTAFFİFİYN süresini, yedi kere okuyan kimsenin , ticaret ve kazancı bereketli olur. 84 İNŞİKAK süresini, doğumu güç olan kadına doğumu esnasında yazıp suyunu içirirlerse , doğum meşakkatinden halas olur. 85 BÜRUC süresini , yirmi bir kere okuyan kimse , düşman şerrinden halas olur. 86 TARIK süresini , üç kere okuyan kimse , cinlerin , şeytanın , hırsızların ve haram yiyenlerin şerlerinden halas olur. 87 ALA süresini yazarak meyve bahçesine asan kimsenin , bağ ve bahçesine asla zarar gelmez. 88 GAŞİYYE süresini, her kim yel ve diş ağrısı için okursa , bunlardan kısa zamanda kurtulur. 89 FECR süresini, okuyan büyüklerin gazabından emin olur. 90 BELED süresini , bütün manevi hastalıklara ve hassaten göz ağrısına okurlarsa derhal def olur. 91 ŞEMŞ süresini , yirmi bir kere okuyan, bütün korkulardan emin olur. 92 LEYL süresini , yedi kere okuyan , gece veya gündüz bütün kullardan emin olur. 93 DUHA süresini, kırk bir kere okuyanın çalınmış malı eline geçer. 94 İNŞİRAH süresini , yeni elbise giydiği mübarek olur. Saçını ve sakalını tararken okursa asla fakirlik görmez. 95 TIYN süresini, yetmiş kere okuyan ,bütün mahlukatın gözüne güzel görünür. 96 ALAK süresini, büyüklerin huzuruna varacak olan kimse yedi kere okursa haceti verilir ve kendisi mükerrem tutulur. 97 KADR süresini, ramazan gecesi bin kere okuyan , Allah’ı sübhanehu ve tealayı rüyasında görür, pazartesi gecesi beş yüz defa okuyan Nebi ekremi mana aleminde görür ve bağlı işleri fetholur. 98 BEYYİNE süresini okuyan düşman şerrinden emin olur. 99 ZİLZAL süresini, kırk bir kere okuyanın düşmanları münhezim ve perişan olur. 100 ADİYAT süresini okumaya devam eden kimse, isabet-i ayndan yani şer nazardan emin olur. 101 KARİ’A süresini, iki kişinin aralarını ıslah için okurlarsa, sulh ve selamete neticelenir. 102 TEKASÜR süresini, her gün okuyan kabir azabından emin olur. 103 ASR süresini, yetmiş kere okuyanın sıkıntıları def olur. 104 HÜMEZE süresini, yirmi bir kere okuyan gammaz ve hasetçilerin şerlerinden halas olur. 105 FİL süresini, akşam ile yatsı arasında iki yüz elli kere okuyanın düşmanı def olur. 106 KUREYŞ süresini, yedi kere okuyan kimse, kendisine fenalık edebilecek kişinin korkusundan emin olur, yiyecek ve içeceğe okununur ve üflenirse bereketli olur. 107 MAUN süresini, kırk bir kere küçük çocuk üzerine okurlarsa Hak teala o yavruyu afetlerden ve beliyyelerden hıfzeder. 108 KEVSER süresini , bin kere okuyan kimse kevser şarabından Resül-ü Ekremin mübarek elleriyle içmek nasip olur. 109 KAFİRUN süresini , bin kere okuyan düşmanlarına galip gelir. 110 NASR süresini, üç kere okuyanın imanın Hak sübhanehu ve teala şeytanın şerrinden saklar, ahirete iman ile göçer. 111 TEBBET süresini, ben kere okuyan düşmanlarına galip gelir. 112 İHLAS süresini, haksız olarak hapsedilenler için bin kere okurlarsa , Hak teala o kimseyi hapisten halas eder. 113 FELAK süresini, her namaz sonunda üç kere okuyan kimse, semavi belalardan ve dünya kazalarından emin olur. 114 NAS süresini, FELAK ile birlikte her namazın sonunda üç kere okuyan kimse, afat-ı semaviyye ve araziyyeden ve cümle belalardan, hasetçilerin şerlerinden ve gammazların dillerinden, kötü nazardan, büyücülerden ve sihirbazlardan ve hilekarların hile ve mekirlerinden, cin ve şeytanların vesvesesinden korunurlar. 05078181111 Kuran-ı Kerim’in 46. suresi olan Ahkaf Suresi, Mekke’de nazil olmuştur ve 35 ayettir. Ahkaf Suresi Anlamı, Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Meali ve FaziletiAhkaf Suresi, Mekke döneminde inmiştir. 35 âyettir. Sûre, adını 21. âyette geçen “Ahkâf” kelimesinden almıştır. Ahkâf, sûrede sözü edilen “Âd” kavminin yaşadığı Yemen’de bir bölgenin adı olup, uzun ve kıvrımlı kum yığınları Sure Ahkaf Suresi Hakkında BilgiAhkaf kelime anlamı olarak “kum yığını” anlamına gelmektedir. Bu kelime ile kum tepelerinin kastedildiği Âd kavminin yerleşim bölgesinin adı olduğu söylenmekle beraber, 21. ayette geçtiği gibi, Hud aleyhisselamın kum tepesi üzerine çıkarak kavmini uyarmasından bahsediliyor da olabilir. Toplam 35 ayetten oluşan sure, Mekke’de, Câsiye suresinden sonra inmiştir. 10, 11 ve 35. ayetlerinin Medine’de indiği rivayeti bulunmaktadır. Ahkaf suresi, mushaftaki resmi sırası itibarıyla 46., iniş sırasına göre ise 66. Allah’ın yaratması, Putperestlik, Müşriklerin peygamberimize karşı tutumları, Peygamberlik kurumu, Anne ve babaya iyilik, Âd kıssası ve alınacak dersler, Cinlerin peygamberimize iman etmeleri konuları ele birinci 21. âyet-i kerîmede geçen Ahkâf kelimesi sûreye isim olmuştur. Ahkâf, uzun ve yüksek kum yığınları adı geçen Ahkâf, Arabistan’ın güneyinde Umman ile Mehre arasındaki kumluk bölgedir. Bu hususta başka rivâyetler de vardır. Hûd aleyhisselâm, Âd kavminimilletini burada îmâna dâvet etti, çağırdı. Sûrede, Allahü teâlânın birliğinin delilleri, şirkin cenâb-ı Hakk’a ortak koşmanın yanlışlığı bildirilmekte, inananların, Allahü teâlâdan korkarak günahlardan sakınanların büyük mükâfâtlara kavuşacakları müjdelenmekte, mü’minlerin, analarına, babalarına iyi davranmakla mükellef yükümlü oldukları, dünyânın fânî, geçici varlığına ve lezzetlerine kapılmanın uygun olmadığı kavminin kıssası ve Hûd aleyhisselâma inanmamaları, ona karşı gelmeleri netîcesinde acı bir azabla helak oluşları haber verilmekte ve daha başka konular yer almaktadır. Abdullah ibni Abbâs, Senâullah DehlevîKur’ân-ı kerîmde Ahkâf sûresinde şöyle buyurulmuştur“Rabbimiz Allah’tır” deyip de sonra istikâmet üzere bulunanlara evet onlara kıyâmet günü korku yoktur. Onlar ölürken mahzun da olmayacaklardır.” Ahkaf Suresi – Âyet 13Hâlâ şu hakîkati bilmediler mi ki gökleri ve yeri zahmetsiz, yorulmadan yaratan Allahü teâlâ, ölüleri de diriltmeye kâdirdir. Evet O, her şeye elbette kâdirdir, gücü yetendir. Ahkaf Suresi – Âyet 33Habîbim Ülü’l-azm peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret! Onlara azâb verilmesi için duâ etmekte acele eyleme. Ahkaf Suresi – Âyet 35Ahkaf Suresi Fazileti ve SırlarıKim Ahkâf sûresini okursa, onun için, dünyâdaki kumların her birine karşılık on sevâb yazılır. Hadîs-i şerîf-Envâr-ut-tenzîl ve Esrârü’t-te’vîlResulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur“Ahkaf Suresini okuyan kişiye, yeryüzündeki tüm kum tanelerinin sayısının on katı kadar sevap verilir, on katı kadar günahı affedilir ve on katı kadar derecesi yükseltilir.”Ebu Suud Efendi, Ebû Suud Tefsiri İrşâdü Aklis-Selim, 8/90Bu sureyi yazılıp üzerinde taşırsa, cin ve şeytanların şerrinden korunur. Şayet yattığı yerde bulundurursa, kötü rüya görmekten korunması için şöyle der “Ahkaf suresinin 15. ayetini okuyan kişi, Allah’tan üç şey istemiştir. birincisi, Allah’ın kendisini nimete şükretmeye muvaffak kılması. İkincisi, Allah katında makbul itaat yapmaya muvaffak etmesi. Üçüncüsü, soyu içersinde salih kişiler yaratması. İşte bu, insan mutluluğunun doruk noktasıdır.” Ahkaf Suresinin 15. ayetiYaptığı duanın acilen kabul edilmesini dileyen kişi, duanın kabul olma şartlarını yerine getirdikten sonra ahkaf suresinin 35. ayetini okuyup kalp kırıklığı ve acziyet içersinde dua اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِAhkaf Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu Ve Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…حم Hâ Mîm. 1. Ha. الْكِتَابِ مِنَ اللَّهِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ Tenzîlul kitâbi minallâhi’l-azîzi’l-hakîm. 2. Bu Kitap aziz ve hakîm olan Allah tarafından خَلَقْنَا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا إِلَّا بِالْحَقِّ وَأَجَلٍ مُّسَمًّى وَالَّذِينَ كَفَرُوا عَمَّا أُنذِرُوا مُعْرِضُونَ Mâ khalagnes-semâvâti ver ardza ve mâ beynehümâ illâ bil-haggi ve ecelinm musemmee[tev] vellezîne keferû ammee ünzirû muğridûn. 3. Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz, şüphesiz yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. İnkâr edenler, uyarıldıkları şeylerden yüz أَرَأَيْتُم مَّا تَدْعُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَرُونِي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْأَرْضِ أَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمَاوَاتِ اِئْتُونِي بِكِتَابٍ مِّن قَبْلِ هَذَا أَوْ أَثَارَةٍ مِّنْ عِلْمٍ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ Gul eraeytüm mâ ted’ûne min dûnilleehi erûnî mâzâ khalagû minel ardzi emlehüm şirkun fi’s-semâvât[i] îtûnî bikitâbinm min gabli heezee ev es*eeratinm min ılmin in küntüm sâdigîn. 4. De ki Söylesenize! Allah’ı bırakıp taptığınız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar; göstersenize bana! Yoksa onların göklere ortaklıkları mı vardır? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bundan evvel size indirilmiş bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana أَضَلُّ مِمَّن يَدْعُو مِن دُونِ اللَّهِ مَن لَّا يَسْتَجِيبُ لَهُ إِلَى يَومِ الْقِيَامَةِ وَهُمْ عَن دُعَائِهِمْ غَافِلُونَ Ve men edallü mimmeny yed’û min dûnilleehi menl lâ yestecîbu lehû ilee yevmil gıyeemeti ve hüm an duâihim ğâfilûn. 5. Allah’ı bırakıp da kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek şeylere tapandan daha sapık kim olabilir? Oysa onlar, bunların tapmalarından حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ أَعْدَاء وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرِينَ Ve izee huşiranneesi keenû lehüm ağdâenv ve keenû biibeedetihim kâfirîn. 6. İnsanlar bir araya toplandıkları zaman müşrikler onlara tapındıklarına düşman kesilirler ve onlara kulluk ettiklerini inkâr تُتْلَى عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَاءهُمْ هَذَا سِحْرٌ مُّبِينٌ Ve izee tütlee aleyhim âyâtünâ beyyinâtin gâlellezîne keferû lilhaggi lemmâ câehüm hâzâ sihrunm mubîn. 7. Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman hakikat kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler “Bu, apaçık bir büyüdür.” يَقُولُونَ افْتَرَاهُ قُلْ إِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لِي مِنَ اللَّهِ شَيْئاً هُوَ أَعْلَمُ بِمَا تُفِيضُونَ فِيهِ كَفَى بِهِ شَهِيداً بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ Em yegûlûnefterah[û] gul inifteraytuhû felâ temlikûne lî minallâhi şey’ee[n] hüve ağlemu bimâ tüfîdûne fîh[i] kefâ bihî şehîden beynî ve beyneküm ve hüve’l ğafûrur-rahîm. 8. Yoksa “Onu uydurdu” mu diyorlar? De ki Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek şeyi savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur’an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O, bağışlayan, مَا كُنتُ بِدْعاً مِّنْ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ إِنْ أَتَّبِعُ إِلَّا مَا يُوحَى إِلَيَّ وَمَا أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُّبِينٌ Gul mâ küntü bid’anm minerrusuli vemâ edrî mâ yüf’alü bî velâ bikum… in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyye vemâ ene illâ nazîrunm mubîn. 9. De ki Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir أَرَأَيْتُمْ إِن كَانَ مِنْ عِندِ اللَّهِ وَكَفَرْتُم بِهِ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِّن بَنِي إِسْرَائِيلَ عَلَى مِثْلِهِ فَآمَنَ وَاسْتَكْبَرْتُمْ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ Gul eraeytüm in kâne min indillâhi ve kefertüm bihî ve şehide şâhidunm minm benî isrâîle alee mislihî feâmene vestekbertüm… innallâhe lâ yehdil gazmez-zâlimîn. 10. De ki Hiç düşündünüz mü; şayet bu, Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız haksızlık etmiş olmaz mısınız? Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola الَّذِينَ كَفَرُوا لِلَّذِينَ آمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْراً مَّا سَبَقُونَا إِلَيْهِ وَإِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهِ فَسَيَقُولُونَ هَذَا إِفْكٌ قَدِيمٌ Ve gâlellezîne keferû lillezîne âmenû lev kâne khayranm mâ sebegûnâ ielyh[i] ve izlemyehtedû bihî feseyegûlûne hâzâ ifkun gadîm. 11. İnkâr edenler, iman edenler hakkında dediler ki “Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi.” Fakat onlar bununla doğru yola girmek arzusunda olmadıkları için “Bu eski bir yalandır” قَبْلِهِ كِتَابُ مُوسَى إِمَاماً وَرَحْمَةً وَهَذَا كِتَابٌ مُّصَدِّقٌ لِّسَاناً عَرَبِيّاً لِّيُنذِرَ الَّذِينَ ظَلَمُوا وَبُشْرَى لِلْمُحْسِنِينَ Ve min gablihî kitâbu mûsâ imâmenv ve rahmeh[tev] ve hâzâ kitâbunm musaddigunl lisânen arabiyyenl liyunzirallezîne zalemû… ve büşrâ lil muhsinîn. 12. Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa’nın kitabı vardır. Bu Kur’an da, zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ İnnellezîne gâlû rabbunellâhu sümme’stegâmî felee khavfun aleyhim velâ hüm yahzenûn. 13. “Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar أَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدِينَ فِيهَا جَزَاء بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ Üleeike eshâbül cenneti khâlidîne fîhee… cezâenm ** bimâ kânû yağmelûn. 14. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedî الْإِنسَانَ بِوَالِدَيْهِ إِحْسَاناً حَمَلَتْهُ أُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاً وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلَاثُونَ شَهْراً حَتَّى إِذَا بَلَغَ أَشُدَّهُ وَبَلَغَ أَرْبَعِينَ سَنَةً قَالَ رَبِّ أَوْزِعْنِي أَنْ أَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتِي أَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلَى وَالِدَيَّ وَأَنْ أَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضَاهُ وَأَصْلِحْ لِي فِي ذُرِّيَّتِي إِنِّي تُبْتُ إِلَيْكَ وَإِنِّي مِنَ الْمُسْلِمِينَ Ve vessaynel insâne bivâlideyhi ihsânee[n] hamelethu ümmuhû kürhenv ve veda athü kürhâ[v] ve hamluhû ve fisâluhû s*elâsûne şehrâ[n] hattâ izâ beleğa eşüddehû ve beleğa erbaîne seneten gâle rabbi erzığnî en eşküra niğmetekelletî en’amte aleyye ve alee vâlideyye ve en ağmele sâihan ve eslihlî fî zürriyyetî… İnnî tübtü ileyke ve innî mine’ Biz insana, ana-babasına iyilik etmesini tavsiye ettik. Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşınması ile sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben الَّذِينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ أَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجاوَزُ عَن سَيِّئَاتِهِمْ فِي أَصْحَابِ الْجَنَّةِ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ Ülâikellezîne netegabbelü anhüm ehsene mâ amilû ve netecâvezü an seyyieetihim fî eshâbil cenneh[ti] vağdes-sıdgillezî kânû yûadûn. 16. İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir قَالَ لِوَالِدَيْهِ أُفٍّ لَّكُمَا أَتَعِدَانِنِي أَنْ أُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتْ الْقُرُونُ مِن قَبْلِي وَهُمَا يَسْتَغِيثَانِ اللَّهَ وَيْلَكَ آمِنْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ فَيَقُولُ مَا هَذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ Vellezî gâle livâlideyhi uffinl lekümâ eteideninî an ukhrace vegad khaletil gurûnu min gablî ve hümâ yesteğîs*ânillâhe veyleke âmin inne vağdellâhi hagg[un] feyegûlu mâ hâzâ illâ esâtirül evvelîn. 17. Ana ve babasına “Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye, ana ve babası Allah’ın yardımına sığınarak “Yazıklar olsun sana! İman et. Allah’ın vâdi gerçektir, dedikleri halde o Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir.” الَّذِينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فِي أُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِن قَبْلِهِم مِّنَ الْجِنِّ وَالْإِنسِ إِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرِينَ Üleikellezîne hagga aleyhimul gavlü fî ümemin gad khaled min gablihim minel cinni vel ins[i] innehüm kânû khâsirîn. 18. İşte onlar, kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana دَرَجَاتٌ مِّمَّا عَمِلُوا وَلِيُوَفِّيَهُمْ أَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ Veliküllin deraceetünm mimmee amilû… Veliyüveffiyehüm ağmeelehüm vehüm lâ yüzlemûn. 19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah, onlara yaptıklarının karşılığını verir, asla kendilerine haksızlık يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ فِي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُم بِهَا فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَفْسُقُونَ Ve yevme yüğradüllezîne keferû alen-nâr[i] ezhebtüm tayyibetikum fî hayâtikümüd-dünyâ vestemtağtüm bihee.. Felyevme tüczevne azeebel hûni bimâ küntüm testekbirûne fil ardzi bigayril haggi ve bimâ küntüm İnkâr edenler, ateşe arzolunacakları gün onlara şöyle denir “Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeylerinizi harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bugün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!”وَاذْكُرْ أَخَا عَادٍ إِذْ أَنذَرَ قَوْمَهُ بِالْأَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتْ النُّذُرُ مِن بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهِ أَلَّا تَعْبُدُوا إِلَّا اللَّهَ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ Vezkur ekhâ âd[in] iz enzere gavmehû bil ehgâfi vegad khaletin-nuzuru minm beyni yedeyhi ve min khalfihî ellee tağbudû illallâh[e] innî ekhâfü aleyküm azeebe yevmin Ad kavminin kardeşini Hûd’u an. Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Ahkaf bölgesindeki kavmine “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum” أَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ آلِهَتِنَا فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِن كُنتَ مِنَ الصَّادِقِينَ Gâlû eci’tenee lite’fikenee an eelihetinee… Fe’tinee bimâ teidunee in künte mines-sâdigîn. 22. “Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir” إِنَّمَا الْعِلْمُ عِندَ اللَّهِ وَأُبَلِّغُكُم مَّا أُرْسِلْتُ بِهِ وَلَكِنِّي أَرَاكُمْ قَوْماً تَجْهَلُونَ Gâle inneme’l ilmü indellâh[i] ve übelliğukum mâ ursiltü bihî velâkinnî erâküm gavmen techelûn. 23. Hûd da; “Bilgi ancak Allah’ın katındadır. Ben size, bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir kavim olduğunuzu görüyorum.” رَأَوْهُ عَارِضاً مُّسْتَقْبِلَ أَوْدِيَتِهِمْ قَالُوا هَذَا عَارِضٌ مُّمْطِرُنَا بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُم بِهِ رِيحٌ فِيهَا عَذَابٌ أَلِيمٌ Felemmee raevhü âridanm mustegbile evdiyetihim gâlû hâzâ âridunm mumtirunâ bel hüve mestağceltümbih[î] rîhun fîhâ azeebun elîm. onu, vâdilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde görünce Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur, dediler. Hayır! O, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı azap bulunan bir rüzgârdır!تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِأَمْرِ رَبِّهَا فَأَصْبَحُوا لَا يُرَى إِلَّا مَسَاكِنُهُمْ كَذَلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمِينَ Tüdemmirü külle şey’inm biemri rabbihee feesbahû lâ yurâ illâ mesekinuhum… Kezeelike neczil gavmel mücrimîn. 25. O rüzgâr, Rabbinin emriyle her şeyi yıkar, mahveder. Nitekim o kasırga gelince onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte biz suç işleyen toplumu böyle مَكَّنَّاهُمْ فِيمَا إِن مَّكَّنَّاكُمْ فِيهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعاً وَأَبْصَاراً وَأَفْئِدَةً فَمَا أَغْنَى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَا أَبْصَارُهُمْ وَلَا أَفْئِدَتُهُم مِّن شَيْءٍ إِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُون Velegad mekkennâhüm fîmâ inm mekkennâhüm fîhi vecealneelehüm sem’anv ve ebsâranv ve ef’idehten femâ ağnee anhüm sem’uhum velâ ebsâruhum velâ ef’idetühüm min şey’in iz kânû yechedûne biâyâtillâhi ve hâga bihim mâ kânû bihî yestehziûn. 26. Andolsun ki, onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı. Zira bile bile Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey, kendilerini أَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُم مِّنَ الْقُرَى وَصَرَّفْنَا الْآيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ Velegad ehleknâ mâ havleküm minel gurâ ve sarrefnel âyâti leallehüm yerciûn. 27. Andolsun biz, çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. Belki doğru yola dönerler diye âyetleri tekrar tekrar نَصَرَهُمُ الَّذِينَ اتَّخَذُوا مِن دُونِ اللَّهِ قُرْبَاناً آلِهَةً بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْ وَذَلِكَ إِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ Felevlee nasarahümüllezîne’t-tekhazû min dûnillâhi gurbânen eeliheh[ten] bel dallü anhüm… Ve zâlike ifkuhum ve mâ kânû yefterûn. 28. Allah’tan başka kendilerine yakınlık sağlamak için tanrı edindikleri şeyler, kendilerine yardım etselerdi ya! Hayır, onları bırakıp gittiler. Bu onların yalanı ve uydurup durdukları صَرَفْنَا إِلَيْكَ نَفَراً مِّنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْآنَ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُوا أَنصِتُوا فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا إِلَى قَوْمِهِم مُّنذِرِينَ Veiz sarafnâ ileyke neferanm minel cinni yestemiûne’l gur’ân[e] felemmee hadaruhû gâlû ensitû… Felemmee gudiye vellev ilee gavmihim munzirîn. 29. Hani cinlerden bir gurubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’an’ı dinlemeye hazır olunca birbirlerine “Susun” demişler, Kur’an’ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine يَا قَوْمَنَا إِنَّا سَمِعْنَا كِتَاباً أُنزِلَ مِن بَعْدِ مُوسَى مُصَدِّقاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدِي إِلَى الْحَقِّ وَإِلَى طَرِيقٍ مُّسْتَقِيمٍ Gâlû yâ gavmenâ innâ semiğnâ kitâben ünzile minm bağdi mûsee musaddiganl limee beyne yedeyhi yehdî ilel haggi ve ilâ târiginm mustagîm. 30. Ey kavmimiz! dediler, doğrusu biz Musa’dan sonra indirilen, kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap قَوْمَنَا أَجِيبُوا دَاعِيَ اللَّهِ وَآمِنُوا بِهِ يَغْفِرْ لَكُم مِّن ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ Yâ gavmenâ ecîbû deiyellâhu ve eeminû bihî yağfirleküm min zunûbikum ve yucirkum min azeebin elîm. 31. Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun..وَمَن لَّا يُجِبْ دَاعِيَ اللَّهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْأَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِن دُونِهِ أَولِيَاء أُوْلَئِكَ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ Ve menl lâ yücib deiyellâhu feleyse bimuğcizin fil ardzi ve leyse lehû min dûnihî evliya'[ü] Uleeike fî dalâlinm mubîn. 32. Allah’ın dâvetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah’ı âciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah’tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلَى أَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتَى بَلَى إِنَّهُ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ Evelem yerav ennallâhellezî khalaga’s-semâvâti ve’l ardzi velem yağye bi khalgihinne bi gâdirin alee eny yuhyiye’l mevtee… Belâ, innehû alee külli şey’in gadîr. 33. Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah’ın, ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet O, her şeye يُعْرَضُ الَّذِينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِ أَلَيْسَ هَذَا بِالْحَقِّ قَالُوا بَلَى وَرَبِّنَا قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْفُرُونَ Ve yevme yuğradüllezîne keferû alen-nâr[i] eleyse hâzâ bi’l-hagg[i] gâlû belâ ve rabbinâ… Gâle fezûgul azeeb, bimâ küntüm tekfurûn. 34. İnkâr edenlere, ateşe sunulacakları gün Nasıl, bu gerçek değil miymiş? denildiğinde Evet, Rabbimize andolsun ki gerçekmiş, derler. Allah Öyleyse inkâr etmenizden dolayı azabı tadın! كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِل لَّهُمْ كَأَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَ لَمْ يَلْبَثُوا إِلَّا سَاعَةً مِّن نَّهَارٍ بَلَاغٌ فَهَلْ يُهْلَكُ إِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ Fasbir kemâ sabera ulul azmi minerrusuli ve lâ testağcillehum… Keennehüm yevme yeravne mâ yûadûne lem yelbes*û illâ seeatenm minnehâr[in] fehel yühlekü illel gavmül fâsigûn. 35. O halde Resûlum, peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vâdedildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada sadece gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu, bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helâk edilir mi hiç!Kuran-ı Kerim Sıralı Tüm Sureler ListesiKuran-ı Kerim Hakkında BilgiKur’ân-ı Kerim Nüzul İniş Sırasına göre SurelerFatiha SuresiBakara SuresiBakara Suresi FaziletleriYasin suresiKısa Namaz Sureleri AHZAP süresini, kırk bir kere okuyanın işi ticaret ve kazancı bol olur,Hak Teala bütün müşküllerini kolaylaştır ve kendisine bereketini ihsan buyurur. Nasip ve kısmetin açılması için her gün 7 defa okunur..7 gün yada 21 gün yada 41 gün devam edilir. “Kim Ahzab sûresini okuyup aile efradına da onu öğretirse Allah onu kabir azabından korur.” Hendek harbinde Rasûlullah Efendimizin cezbeyle okudğu o meşhur duanın ismi “Ahzab duası”dır. O cezbe bu duada halen câridir aynen mevcut ve müessirdir. Namazlardan sonra okumaya gayret etmelidir. Ayrıca sıkıntılı zamanlarda, sabah namazının sünnetinin ikinci rek’atinde zamm-ı sureden sonra hemen rükûa gitmeyip kunut tekbiri alarak bu dua okunmalıdır. Bela-musibet ve felaketlerin def’inde fevkalade müessirdir. Rasûlullah Efendimiz buyurdu ki “Her kim Ahzab suresini okursa ve ailesine ve emri altındakilere öğretirse, Allah Teala o kişiyi kabir azabından korur.” [Ebussuûd Efendi, İrşâdü Akli’s-Selîm Ebussuûd Tefsiri, 7, 119] Bu surenin havâs ve fazileti hakkında nakledilen bazı rivayetler Ahzab suresini okuyanlar, melekler tarafından çok şükreden kimseler olarak’ çağrılırlar. Nasip ve kısmetin açılması için 7 defa okunur. Her kim Ahzab Suresinin 45-48. ayetlerini yazar ve bir suyun içine koyar ve bu ayetleri yed gün kuşluk namazından sonra sürekli tekrarlar ve o bu sudan yüzüne serperse, insanlar arasında sevilip ayılır ve iyi bir etki bırakır. Uyku şikayeti olan kişi, yatağa gireceği zaman Ahzab suresinin 56. ayetini Besmele ile okuyup dua etmelidir. Tweet Paylaş ALAK süresini, büyüklerin huzuruna varacak olan kimse yedi kere okursa haceti verilir ve kendisi mükerrem tutulur. Her hangi bir işi olan ve bu iş görüşme yapacağı kişinin huzura gitmeden okursa işleri halledilir. Katına çıkacağınız yada görüşmenin olumlu karşılanması için gitmeden önce. okunur. Alak, insanın yaratılış safhalarından olan aşılanmış yumurtayı ifade eder. Bu sûreye “İkra’ sûresi” de denir. Mekke’de inmiştir; 19 âyettir. İlk 5 âyeti, Kur’an’ın ilk inen âyetleridir. Bu sûrede okumanın, öğrenmenin üstünlüğü, insanın yaratılışı, kalemin özelliği, bunların insana Allah’ın ihsanı olduğu, insanın bunları düşünmesi, Rabbine itaat etmesi gerektiği, aksi halde azaba dûçar olacağı anlatılır. Resulullah Sallallahü Aleyhi ve Sellem buyurdu ki "Her kim sevabını umarak Alak Suresini okursa, mufassal Hucurat suresinden Büruc suresine kadar olan surelerin hepsini okumuş gibi ona ecir verilir."1 Rivayet Edildi ki *Yedişer defa okuyanın sözü geçerli olur. *Yöneticilerin huzuruna girerken 7 kere okunursa, işleri çözüme kavuşur. *Her kim oruçlu ve abdestli olduğu halde Alak suresinin ilk beş ayetini yazar ve güneş görmemiş bir suyun içine koyup aç karnına içmeye devam ederse, hafızası kuvvetlenir ve temiz bir zihne sahip olur. Dipnot ve Kaynaklar Ebûl-Leys Semerkandî, Tefsirul-Kur’ân, 6/451; Ebu Suud Efendi, Ebû Suud Tefsiri İrşâdü Aklis-Selim, 9/173 İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam namaz kılarken Ebu Cehil gelip, hiddetle "Ben seni bundan yasaklamadım mı? Ben seni bundan yasaklamadım mı? Ben seni bundan yasaklamadım mı?" dedi. Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam namazdan çıkıp, Ebu Cehil'i davranışı sebebiyle sertce azarladı. Bunun üzerine Ebu Cehil "Biliyorsun ki Mekke'de adamı en çok olan benim bana baskın çıkmaya gücün yetmez" dedi. Onun bu sözüne mukabil Cenab-ı Hakk şu ayeti inzal buyurdu "Haydi meclisini çağırsın, biz de zebanileri çağırırız" alak 17-18. İbnu Abbas radıyallahu anhüma der ki "Allah'a kasem olsun adamlarını çağırsaydı, herifi, Allah'ın zebanileri anında yakalayacaklardı." "İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor; "Ben, Muhacirler'den bir çoğundan Kur'an öğreniyordum. Abdurrahman İbnu Avf, onlardan biri idi. Ben Mina'da onun menzilinde iken, o da, Hz. Ömer'in son defa yapmış olduğu haccda onun yanında idi. Abdurrahman yanıma dönüşte "Bugün Hz. Ömer'in yanına gelen bir adamı keşke sen de görseydin. Dedi ki "Ey mü'minlerin emiri, bir adam görsen ki sana "Keşke Ömer ölmüş olsa da falancaya Bezzar'ın rivayetinde Talha İbnu Ubeydillah'a biat etsem. Vallahi Hz. Ebû Bekir radıyallahu anh'in biatı çabucak oldu bitti" dese ne dersin?" dedi. Hz. Ömer bu söze daha önce hiç görmediğim kadar öfkelendi ve "İnşaallah bu akşam halka hitab edip, ahd ve müşaverede olmaksızın idareyi gasbetmek isteyen bu heriflere karşı onları uyaracağım" dedi. Abdurrahman ilaveten dedi ki "Bunun üzerine Hz. Ömer'e "Ey mü'minlerin emiri, dedim, böyle bir şey yapma. Zira hacc mevsiminde insanların cühela ve serseri takımı biraraya gelir. Konuşmak üzere halkın içinde doğrulduğnun zaman bunlar olaki, etrafında ekseriyeti teşkil ederler. Korkum şu ki, siz kalkar birşeyler söylersiniz, o cahillerin her biri bir başka şey anlar, esas ifade etmek istediğiniz maksad tamamen kaybolur. Şu halde acele etmeyin, Medine'ye varın. Orası daru'l-hicret ve sünnettir hicretin yapıldığı, sünnetin yaşandığı mahaldir. Orada fıkıh uleması ve insanların eşrafıyla başbaşa kalır, dilediğinizi rahatça söylersiniz. Alimler sözlerinizi eksiksiz öğrenirler ve maksadınız ne ise onu anlarlar." Bu sözüm üzerine Hz. Ömer radıyallahu anh "Pekala, vallahi inşaallah Medine'ye vardığımda ilk fırsatta bu toplantıyı aktedeceğim!" dedi. İbnu Abbas radıyallahu anhüma devamla dedi ki "Zilhicce'nin sonlarında Medine'ye geldik. Cuma günü öğle olur olmaz camiye gitmede acele ettim." Rezin şu ilavede bulundu "Öğle sıcağında çıktım." Sonra önceki hadisi anlatmaya İbnu Abbas devam etti ve dedi ki "Camiye gelince Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl radıyallahu anh'i minberin köşesinde oturmuş buldum. Dizim dizine değecek şekilde yanına oturdum. Sağıma soluma bakmaya başlamadan Ömer İbnu'1- Hattab yerinden minbere doğru çıktı. Onun gelmekte olduğunu görünce yanımdaki Said İbnu Zeyd İbni Amr İbni Nüfeyl'e "Bu öğle, Ömer, halife olduğu günden beri hiç yapmadığı bir konuşma yapacak" dedim. Zeyd, söylediğimi hoş karşılamadı ve "Daha önce konuşmadığı şeyi konuşması ne mümkün!" deyip beni reddetti. Hz. Ömer radıyallahu anh minbere oturdu. Müezzin ezanını tamamlayınca, doğruldu. Cenab-ı Hakk'a layık olduğu hamd ve senada bulundu. Sonra şunları söyledi "Emma ba'd. Ben şimdi sizlere, Cenab-ı Hakk'ın söylememi takdir buyuracağı bir konuşma yapacağım. Bilemiyorum, belki de ecelim yakındır, bu son hutbem olur. Kim bu sözlerimi anlar ve hafızasına alabilirse bineğinin götürdüğü her yerde nakletsin. Kim de anlamış o1maktan korkarsa, hiç kimseye hakkımda yalan söylemesini helal etmiyorum. Allah celle şanuhu, Muhammed aleyhissalatu vesselam'i hakla gönderdi, kendisine kitap indirdi. Allah'ın indirdikleri meyanında recm ayeti de vardı. Biz onu okuduk, anladık ve ezberledik. Resûlullah aleyhissalatu vesselam recm cezası verdi. O'ndan sonra da bizler verdik. Şahsen aradan fazla zaman geçince, bazılarının çıkıp "Allah'ın kitabında biz recm ayeti bulamıyoruz" diyerek Allah'ın indirmiş olduğu bir farzı terkedip sapıtmalarından korkuyorum, recm, Allah'ın kitabında muhsan yani baliğ, akil, sahih bir evlilikle evlenmiş ve gerdek yapmış olduğu halde zina eden kadın ve erkeklere -isbatlayıcı beyyine veya hamilelik, veya itiraf olduğu takdirde-uygulanması gereken bir haktır." Zina haddiyle ilgili babta zikri geçmiş olan İbnu Abbas hadisi zikrettikten sonra dedi ki "...Ve dahi bana ulaştı ki, birileri şöyle demiş "Ömer ölünce, herkesle istişare, biat aramaksızın falancaya biat edeceğim." Sakın ha! Hiç kimseyi, "Hz. Ebû Bekirin seçimi de oldu bittiye geldi. Biz de onun seçilme tarzına uygun olarak birini seçebiliriz" gibi sözler aldatmasın. Haberiniz olsun, -evet onun seçimi çabuk olmuştur bu doğru- ancak, Allah umumiyetle çabuk yapılan işlerde bilahere karşılaşılan şerlerden bu ümmeti korumuştur. Sizden hiç kimseye, Hz. Ebû Bekir radıyallahu anh'e yapıldığı şekilde alaka gösterilerek boyunlar koparcasına nazarlar çevrilip baş uzatılmaz. Öyle ise, Müslümanların istişare ve te'yidi tahakkuk etmeksizin kim bir başkasına biat ederse bilsin ki, ne biat edene, ne de edilene itibar edilmeyecektir. Böyle bir biat akdi, edeni de edileni de ölüme maruz bırakacaktır. Hz. Ebû Bekir'e yapılan biat böyle kıt düşüncelilerin zannettiği gibi değildir. İç yüzünü anlatayım Resûlullah aleyhissalatu vesselam'ın ruhunu Cenab-ı Hakk kabzettiği vakit, haberimiz oldu ki, Ensar büyük bir grup halinde bizden ayrı olarak Beni Saide saki inde toplanmışlar. Ali, Zübeyr ve bunlarla birlikte Abbas gibi diğer bazıları bizden ayrılarak cenazeyle meşgul olmak üzere geride kaldılar. Muhacirler de Hz. Ebû Bekir radıyallahu anh'in etrafında toplandılar. Hz. Ebû Bekir'e "Ey Ebû Bekir, haydi şu Ensari kardeşlerimizin yanlarına gidelim!" dedim. Onlara bir an önce yetişmek üzere yürüdük. Yakınlarına varınca, onlardan iki salih zatla karşılaştık. Kavmin Sa'd İbnu Ubade'yi halife seçme hususundaki kararlarını zikrettiler, sonra da "Ey Muhacirler cemaati nereye gidiyorsunuz?" diye sordular. Biz "Şu Ensari kardeşlerimize gidiyoruz!" dedik. "Hayır, onlara yaklaşmayın, hükümlerini versinler" dediler. Ben "Vallahi onlara gideceğiz" dedim ve yürüdük. Onları Beni Saide sakifinde bulduk. Ortalarında üzeri örtülü birisi vardı. "Bu da kim?" dedim. "Bu Sa'd İbnu Ubade'dir!" dediler. Ben "Nesi var?" diye sordum. "Titriyor!" dediler. Biraz oturmuştu ki, hatipleri şehadet getirerek söze başladı. Cenab-ı Hakk'a layık olduğu hamd ve senayı ifade ettikten sonra şu konuşmayı yaptı "Emma ba'd! Biz Allah'ın ensarı ve İslam'ın ordusuyuz. Siz ey Muhacirler, asıl kavminden kopup gelmiş içimizde az bir grupsunuz!" Anladık ki bunlar, aslen müstehak olduğumuz fonksiyonumuzdan bizi koparmak, emirlikten uzak tutmak istiyorlardı. Hatip sözlerini tamamlayınca konuşmak arzu ettim. Bu esnada, içimden söyleyecek güzel sözler hazırlamıştım, bunlar hoşuma da gitmişti. Bunları Ebû Bekir radıyallahu anh'in huzurunda söylemek istiyordum. Ben bazan onun hiddetini yatıştırıyordum. Konuşmak istediğim sırada Ebû Bekir "Acele etme!"dedi. Onu öfkelendirmek istemedim ve konuşmaktan vazgeçtim. Ebû Bekir radıyall hu anh konuştu. O aslında benden daha çok hilme sahip, daha vakur idi. Allah'a yeminle söylüyorum, içimde hazırladığım bütün güzel sözleri eksiksiz aynı güzellikte ve hatta daha da güzel bir biçimde bu konuşması esnasında söyledi. Demişti ki "Hakkınızda söylediğiniz hayır ve fazilet ne varsa hepsine layıksınız. Ancak bu emirlik işi, Kureyş kabilesine meşru tanınır. Onlar, neseb yönüyle de, yurt yönüyle de Arab'ın ortasında yer alır. Ben sizin için şu iki şahıstan birini uygun buldum, bunlardan hangisini isterseniz ona biat edin!" Böyle deyip -benim ve Ebû Ubeyde İbnu'l-Cerrah'ın ellerimizden tuttu. Ebû Bekir, ikimizin arasında oturuyordu. Onun ikimizi imamlığa teklif eden cümlesinden başka bütün söyledikleri hoşuma gitti. Vallahi, Ebû Bekir'in bulunduğu bir kavmin başına emir seçilmektense, ortaya çıkarılıp boynumun vurulmasını gerektirecek bir günah işlemek bana daha sevgili gelirdi. Ancak, nefsimin bana ölüm anında hoş gösterdiği şeyi şimdi bulamıyorum. Derken Ensar'ın Hubab İbnu'l-Münzir adındaki bir sözcüsü "Beni hasta hayvanların kaşınarak rahatladıkları kaşınma çubukcağızı, yaslandığı dikme ile ayakta duran hurma fıdancığı kabul edin ve fıkrimi dinleyin. Diyorum ki "Sizden bir emir, bizden de bir emir olsun, ey Kureyş cemaati!" dedi. Bunun üzerine her kafadan bir söz çıkmaya başladı, gürültü çoğaldı. Öyle ki ihtilafçıkacak diye korktum. Hz. Ebû Bekir'e "Ey Ebû Bekr, uzat elini!" dedim. Elini uzattı, ben ona biat ettim. Muhacirler de biat ettiler. Sonra da Ensar biat etti. Sa'd İbnu Ubade radıyallahu anh'nin üzerine atıldık. Derken onlardan biri "Sa'd İbnu Ubade'yi öldürdünüz!" demez mi? Ben de "Sa'd İbnu Ubade'yi Allah öldürsün!" dedim. Hz. Ömer radıyallahu anh der ki "Vallahi biz, Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam'in defni sırasında, Hz. Ebû Bekir'in seçiminden daha ehemmiyetli bir şey düşünemedik. Biat gerçekleşmeden halkı terketmemiz halinde, oradan ayrılınca, arkamızdan kendilerinden birini halife seçiverecekler diye korktuk. Böyle bir durumda ya bize de razı olmaya olmaya biat edecek veya muhalefet edecek ikisi de fesad olacaktı. Bilesiniz, Müslümanlarla istişare etmeden kim bir başkasına biat ederse, ne biat edene, ne de kendisine biat edilene itibar edilmez, ikisinin de öldürülmesinden korkulur." Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a vahiy olarak ilk başlayan şey uykuda gördüğü salih rüyalar idi. Rüyada her ne görürse, sabah aydınlığı gibi aynen vukua geliyordu. Bu esnada ona yalnızlık sevdirilmişti. Hira mağarasına çekilip orada, ailesine dönmeksizin birkaç gece tek başına kalıp, tahannüs'de bulunuyordu. -Tahannüs ibadette bulunma Bu maksadla yanına azık alıyor, azığı tükenince Hz. Hatice radıyallahu anha'ya dönüyor, yine aynı şekilde azık alıp tekrar gidiyordu. Bu hal, kendisine Hira mağarasında Hak gelinceye kadar devam etti. Bir gün ona melek gelip "Oku!" dedi. Aleyhissalatu vesselam "Ben okuma bilmiyorum!" cevabını verdi. Aleyhissalatu vesselam hadisenin gerisini şöyle anlatır "Ben okuma bilmiyorum deyince melek beni tutup kucakladı, takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı. Tekrar "Oku!" dedi. Ben tekrar "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni ikinci defa kucaklayıp takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra tekrar bıraktı ve "Oku!" dedi. Ben yine "Okuma bilmiyorum!" dedim. Beni tekrar alıp, üçüncü sefer takatım kesilinceye kadar sıktı. Sonra bıraktı ve "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabbin kerimdir, o kalemle öğretti. İnsana bilmediğini öğretti" Alak 1-5 dedi." Resûlullah aleyhissalatu vesselam bu vahiyleri öğrenmiş olarak döndü. Kalbinde bir titreme bir korku vardı. Hatice'nin yanına geldi ve "Beni örtün, beni örtün!" buyurdu. Onu örttüler. Korku gidinceye kadar öyle kaldı. Sükûnete erince Hz. Hatice radıyallahu anha'ya, başından geçenleri anlattı ve "Nefsim hususunda korktum!" dedi. Hz. Hatice de "Asla korkma! Vallahi Allah seni ebediyen rüsvay etmeyecektir. Zira sen, sıla-i rahimde bulunursun, doğru konuşursun, işini göremeyenlerin yükünü taşırsın. Fakire kazandırırsın. Misafire ikram edersin. Hak yolunda zuhur eden hadiseler karşısında halka yardım edersin!" dedi. Sonra Hz. Hatice, Aleyhissalatu vesselam'ı alıp Varaka İbnu Nevfel İbni esed İbni Abdi'l-Uzza İbni Kusay'a götürdü. Bu zat, Hz. Hatice'nin amcasının oğlu idi. Cahiliye devrinde hıristiyan olmuş bir kimseydi. İbranice okuma yazma bilirdi. İncil'den, Allah'ın dilediği kadarını İbranice olarak yazmıştı. Gözleri ama olmuş yaşlı bir ihtiyardı. Hz. Hatice kendisine "Ey amcamoğlu! Kardeşinin oğlunnu bir dinle, ne söylüyor!" dedi. Varaka Aleyhissalatu vesselam'a "Ey kardeşimin oğlu! Neler de görüyorsun?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam gördüklerini anlattı. Varaka da O'na "Bu gördüğün melektir. O Hz. Musa'ya da inmiştir. Keşke ben genç olsaydım da sana yardım etseydim; keşke, kavmin seni sürüp çıkardıkları vakit hayatta olsaydım!" dedi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam "Onlar beni buradan sürüp çıkaracaklar mı?" diye sordu. Varaka "Senin getirdiğin gibi bir din getiren hiç kimse yok ki, O'na husumet edilmemiş olsun! O gününü görürsem, sana müessir yardımda bulunurum!" dedi. Ancak çok geçmeden Varaka vefat etti ve vahiy de fetrete girdi Kesildi." Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor "Bir gün Ebu Cehl "Muhammed, aranızda, hala yüzünü toprağa sürtüyor mu?" dedi. "Evet" cevabını alınca "Lat ve Uzza'ya yemin olsun! Onu böyle yaparken görürsem boynuna ayaklarımla basacağım -veya Ben de O'nun yüzünü yere batıracağım" dedi. Sonra bir gün, Resûlullah namaz kılarken boynuna basmak üzere yaklaştı. Fakat birdenbire O'nu bırakıp geri döndüğünü ve elleriyle korunduğunu gördüler. "Sana ne oldu?" dediler. "Benimle onun arasında ateşten bir hendek, korkunç bir şey ve birtakım kanatlar var!" cevabını verdi. Resûlullah aleyhissalatu vesselam da "Eğer bana yaklaşsaydı melekler onu uzuv uzuv kapıp parçalayacaktı!" buyurdu. Bunun üzerine Allah Teala hazretleri şu ayeti inzal buyurdu. Mealen "Fakat insan, kendisini ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşır. Dönüş ancak Rabbinedir. Allah'ın kulunu namaz kılmaktan alıkoyanı gördün mü? Gördün mü o kafiri? Eğer o doğru yol üzerinde olsa yahut kötülükten sakınmayı tavsiye etse daha hayırlı olmaz mıydı? Gördün mü o kafiri? Eğer o yalanlayıp haktan yüz çevirirse, Allah'ın kendisini gördüğünü bilmez mi? Andolsun ki, eğer o inkar ve isyanına son vermezse, biz onu alnından yakalayıp cehenneme sürükleriz. Zira o, pek yalancı ve günahkar bir alındır. O kavmini yardıma çağırsın. Biz de zebanileri çağıracağız. Hayır sen ona aldırma, secde et ve Rabbine yaklaş" alak-6-19. Tweet Paylaş

ahzap suresi fazileti ve sırları